İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
YAZARLIK HAYATIM-YAYIMLANAN KİTAPLARIM VE EVRENSEL MESAJLAR SERİSİ
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
AKILSIZ TELEFON
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
BAĞIŞIKLIĞINIZI BESİNLERLE GÜÇLENDİRİN
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
John Calhoun 2. Dünya Savaşı sonrasında başlayan hızlı nüfus artışına karşın üretim ve tüketim çılgınlığına tanık olur. Dünyanın kısıtlı kaynakları nedeniyle bu kapital sistemin sonsuza dek sürdürülemeyeceğini fark eder. Bu sürecin sonrasında nasıl bir dünya gerçekleşecek bunu anlayabilmek adına sosyoloji, psikoloji, biyoloji bilimleri arasında bir bağ kurarak fareler üzerinden bir deney yapmaya karar verir. 1968 yılında deneyi başlattı. Fareler için inşa edilmiş bir metal kutu yaptırdı. 2.7 metre en ve genişliğinde, yüksekliği ise 4.5 metre ebatlarında olan bir kutu. İçinde bol yiyecek, temiz su, mükemmel ısı kontrolü. Yeterince yuva yapma malzemesi. Avcı tehdidi yok. Adeta bir fare cenneti inşa etti. Bu ortama 4 çift fare bırakıldı. Bugün sokaktaki insanlar arasında bir araştırma yapmış olsak her türlü ihtiyaçlarının kolayca giderilebildiği, özlem duydukları zevkleri ve hazları sınırsızca yaşayabildikleri ve tüm bu ihtiyaçlarını giderirken de tam bir emniyet ve güven içerisinde hareket edebildikleri bir ortamda olmayı, böylesi bir yaşam sürmeyi hiç tereddütsüz kabul eder. Ancak böyle bir yaşam acaba o insanları ne kadar mutlu edebilir?
Fareler üzerinden yapılan deney böylesi bir yaşam ortamının insan için tam bir felaket oluşturacağını gösterdi. Calhoun hazırladığı odanın yaklaşık 5000 fareye yetebileceğini hesaplamıştı. Bir dikkati çeken konuda farelerin kendileri için çok geniş alanın tamamını kullanmak yerine belli noktalarda toplanarak orada yaklaşık 12'şerli farklı kümeler halinde sosyal bir yaşamı tercih etmeleriydi. Hâlbuki hepsine yatabilecek kadar çok farklı yaşam alanları olmasına karşın farelerin sosyalleşme ihtiyacı duymaları onların deney alanlarının tamamını kullanmasına imkân vermiyordu. Takvimler 9 Haziran 1968'i gösterirken ilk notlar elde edildi. Fareler yiyecek arama, korunma, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamak için harcayacakları zamanı çiftleşme ve yeme içme ile geçirmişlerdi. İki ayda fare nüfusu 40, 5. Ayın sonunda ise 220'ye ulaştı. 10. Ayda 600'e ulaştı. Fakat yeni jenerasyon farelerde davranış bozuklukları gözlenmeye başlanmıştı. Fareler davranış olarak gruplara ayrılmışlardı. Yani fareleri artık gruplara göre değerlendirmek gerekiyordu.
1. GRUP, PASİFLER: Bu gruptaki fareler diğer gruplara dâhil olamamış ve yalnızlaşmış farelerdi. Sürekli şiddet görüyorlar. Kendilerine yapılan saldırılara cevap veremiyorlar. Bedenleri yara bere içerisinde, kuyrukları, kulakları kopmuş durumdaydılar. Sürekli yalnız yaşarken, çiftleşmelerden uzak duruyorlardı.
2. GRUP, ALFALAR: Gruplar içerisinde en baskın olanlardı. Gruplar içerisinde sürekli agresif davranışlar geliştiriyorlar, sürekli gereksiz ve nedensiz şekilde kavga çıkarıyorlar daha da kötüsü cinsiyet ayrımı yapmaksızın etrafındaki diğer farelere tecavüz ediyorlardı. Alfaların derdi açıktı. Kurgulanmış bu deney ortamında kendi otoritesini inşa etmeye çalışıyordu. İtaat etmeyenlerin yemek ve suya erişmesini engelleyerek cezalandırıyordu.
3. GRUP, PANSEKSÜELLER: Bu grup sosyal ilişkilerinde son derece uyumlu olmalarına karşın tamamen sapkın cinsel eğilimler gösteren yavrular dâhil tüm cinsiyetlere karşı eğilim gösteren sapkın bir yapı gösteriyorlardı.
4. GRUP, GÜZELLER: Zaman içerisinde yeni jenerasyonla birlikte oluşan bir gruptu. Yaşanan sosyal hayattan ve gelişmelerden tamamen kopuk bir hayat yaşıyorlardı. Her türlü sosyal ortam ve üreme faaliyetlerinden kaçınıyorlardı. Tüm günlerini yemek yiyerek ve kendilerine bakım yaparak geçiriyorlardı.
Düzenek 5000 farenin yaşam sürmesine elverişli şartlara sahip olmasına rağmen bir türlü nüfus 2.200'ü geçmiyordu. Çünkü dişi farelerin sosyal, cinsel, psikolojik yapıları tamamen bozulmuştu. Diğer farelerle iletişimleri kesilmişti. Bazı dişi fareler tamamen çiftleşmeyi bırakmış kendisine yaklaşan erkek farelere saldırıyorlardı. Anne olanlar yuva kurmuyor veya kurulmuş yuvalarına özen göstermiyorlar, temizlemiyorlardı. Yuvadaki yavruları ile ilgilenmek yerine sürekli farklı sosyal ortamlara karışıp oralarda vakit geçirmeyi tercih ediyorlardı. Hatta kendi yavrularına saldırıyor bazen ölümlerine neden oluyorlardı. Dişilerin bu kişilik bozulması 3 yıl sürmesi planlanan bu deneyin bir yıl erken sonuçlanmasına neden oldu. Çünkü deneyin 600. Gününe gelindiğinde platformda sadece birkaç tane fare kalmıştı. Neticede topluluğun son erkeğinin ölmesiyle birlikte 25. Evren deneyi sona erdi. İlginç bir ayrıtı ise bu deneye konu olan fareler sağlıklı farelerin arasına karıştırılsalar da yine de normal davranışlara kavuşamadan ölüp gidiyorlardı.
EVREN 25 DENEYİ SONUÇ RAPORU;
1) Nüfus yoğunluğu arttıkça koloninin sosyal yapısı çöktü.
2) Sosyal yapının çökmesi şiddeti ortaya çıkardı.
3) Şiddet beslenme ve çiftleşmede büyük bir dengesizlik ortaya çıktı.
4) Dengesiz sosyal yaşam farelerin içine kapanık bireyselleşmiş yaşama sürükledi.
5) Tüm konforların sağlanması cinsiyeti ve buna bağlı farklı rolleri ortadan kaldırdı.
6) Tüm anormallikler ve cinsel rollerin karışması üreme eylemini yok etti.
7) Mevcut dengesizlikler doğan yavruların hayatta kalmasını imkânsızlaştırdı.
8) Sahip olunan sınırsız kaynaklar şiddeti ortadan kaldırmadı bilakis artmasına yol açtı.
SONSÖZ; bu dünya asla bizim cennetimiz değildir. Bugün gün dünyamızı yaşanamaz hale getiren, tüm ahalaki ve manevi değerleri aşındıran temel gerekçe insanları bir ahiret inancına sahip olmaksızın yaşama alışkanlığı elde etmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
YAŞASIN ÖZGÜR SURİYE VE SURİYE HALKI
İNSAN OLMAK VE İNSAN KALABİLMEK İÇİN…
İNSANLIĞIN DRAMI VE “NOVUS ORDO SECLORUM”
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
DÜNYAMIZIN MANYETİK ENERJİ KANALLARI, LEY HATTI
İNSANLIK TÜKENİYOR, MİLLETLER YOK OLUYOR
KÜRESEL GÜÇLER TARİHİN GERÇEKLERİNİ KARARTIYOR
KÜRSEL GÜÇ MERKEZLERİNİN TÜRKİYE PLANI, “KAOS”
KIYAMET SAVAŞI SENARYOSU VE TÜRKİYE GERÇEĞİ