İNSANLIĞIN DRAMI VE “NOVUS ORDO SECLORUM”

Adam Smith tarafından projelendirilen ve sistem hayata geçirilirken aslında işin bir gün günümüzde tanık olduğumuz küresel boyutta bir kapital güç üretebileceğini de biliyorlardı. Bu nedenle Adam Smith sistemi savunurken aynı zamanda sisteme 100 kadar bir ömür biçiyordu. Eğer sistem bu sürecin dışına çıkarsa insanlık için bir felakete yol açabileceğini kendisi de ifade ediyordu. Liberal ekonomi olarak adlandırılan özgürlükçü ekonomik sistem bir taraftan sermaye gücünü elinde bulunduranlara sınırsız üretim imkânı sağlarken diğer taraftan sınırsız üretim için dünyanın tüm enerji ve hammadde kaynaklarının sömürülmesine ve o coğrafya insanlarının aç, fakir bırakılmasına zemin hazırladı. Sınırsız üretimin sınırsız tüketimi gerekli kılacağı kaçınılmaz bir sonuçtur. Böylelikle modern hayat tanımı altında zevk, haz konfor bağımlısı ve ihtiyaçlarının çok daha ötesinde sürekli tüketim yapmayı bir yaşam tarzı olarak benimseyen, bunun için sürekli daha çok kazanıp daha çok harcamayı hedefleyen insan modeli geliştirildi. Söz konusu sistem bir taraftan dünyanın büyük sermaye gücüne sahip firmalarını korkunç derecede büyüme imkânı sağlarken orta sınıf denilen insan grubunu da yok etti. Bu gün öyle büyük sermaye güçleri oluştu ki ülkeler dahi bu kapital güçler karşısında cüce olarak kaldılar. Kapital güç o kadar çok büyüdü ki artık dünyamızda bir orta kesim dahi kalmadı. Yani gücün ve sermayenin tamamına belli merkezler sahip olurken insanların geri kalanının tamamı adeta köleler durumuna düştüler.

 

Düşünebiliyor musunuz? Apple firmasının değeri Türkiye'nin toplam bütçesinin üç katı değerinden daha fazla bir güce sahip. Türkiye'nin bir yıllık gayri safi hasılası 1. Trilyon dolar değerinde. Apple'nin güncel değeri 3.5 trilyon dolar. Ellerindeki bu büyük kapital gücü artık silah gibi kullanıyorlar. Çok basit finansal oyunlarla istedikleri ülkeleri içinden çıkamayacakları ekonomik krizlere sürükleyebiliyorlar. Dünyada kaynakların bu kadar çok belli ellerde toplanması da ne yazık ki dünyamızda açlık ve yoksulluğun kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmasına neden oluyor.    

 

Artık 250 yıl öce kurgulanan bu sistemin sürekliliğinin mümkün olmadığını sürecin kazanımlarını elde eden güç merkezleri de biliyor. Bunun içinde dünyamızı yeniden yapılandırmak, insanlığın geleceğine ilişkin yeni bir senaryo oluşturup bu senaryoyu hayata geçirmek istiyorlar. Bu senaryoda herkesin sorunsuz bir şekilde üzerine düşen rolleri gerçekleştirmesi içinde insanları pandemik hastalıklar ve küresel ısınma gibi iddialar çerçevesinde korutmaya ve tehdit etmeye çalışıyorlar. Sistem dünyamızda tam 250 yıldır hâkim durumda. Bu da artık onunda ölüm zamanının gerdiğini gösteriyor.

 

Günümüz dünyasını anlamak için ABD'nin son yüzyıl içerisindeki tarihine vakıf olmayı gerektiriyor. 2. Dünya Savaşı'ndan atom bombasını kullanarak zaferle çıkan ABD bu kazanımını sermayeye de yansıtır. Ve kısa zamanda akıl almaz seviyede üretim kapasitesini gerçekleştirir. Bu kadar büyük bir üretim aynı zamanda büyük bir iş gücünü de gerektirmektedir. Bunun için bir proje hazırlarlar. Mutaassıp çok çocuklu aile yapısını teşvik etmek aynı zamanda kadınları da iş gücü olarak yavaş yavaş piyasaya sürmek… Söz konusu sürecin devamlılığı için tüm bilim ve sanayi kadın odaklı üretim yapmaya başlar. Amaç kadınları daha çok çocuk sahibi olmaya ikna etmektir. Her şey onların hayatını daha da kolaylaştırmak içindir. Buzdolapları, çamaşır makineleri, elektrikli süpürgeler vb. Böylelikle ABD'de nüfus patlaması sağlanır. BABY BOOM adı verilen 1947 – 70 arası bu dönemde aile başı 3,7'lik üreme noktasına ulaşır.

Planın ikinci aşaması ise kendi gelirine sahip olan ve böylelikle özgürce sınırsız alışveriş yapan kadın modelini inşa etmektir. Kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü kadın propagandasına başlanarak kadının iş gücünden yararlanma dönemi başlatılır. 1947'de % 30 olan kadın iş gücü 1970'de % 43'e yükselir. Sonuçta kadının kendi kazancına sahip olması alış – veriş piyasasında patlamaya neden olur. Böylelikle dünya tüketim piyasası % 75 bugün için kadın tüketimine hitap etmektedir. Erkeklerin tüketimi kadınlara göre çok daha azdır.  Birkaç sene öncesine göre bu piyasanın 2. Sırasında erkekler vardı. Ancak bugünlerde 2. Sırayı 4.7 trilyon dolar ile LGBT denilen sapkın gruplar ele geçirdi.

Önce aileyi destekleyenler daha sonra özgür kadın modelini desteklediler. Şimdi ise özgür birey modelini destekleyerek kendi ayakları üzerinde durabilen gençler modelini üretmeye çalışıyorlar. Böylelikle bir ev değil aile bireyleri sayısınca ev – hane oluşturuluyor. Buda tüketim üzerinde çarpan etkisi gösteriyor. Her bireyin ayrı ev kurması tüketim üzerinde de aynı oranda artışa neden oluyor. Ayrıca reklam ve dizilerde ideal kadın ve çocuk profilleri ile tüketim çılgınlığı azdırılmaya çalışılıyor. Sizde onlar gibi olabilirsiniz? Mesajı veriliyor. Bu nedenle bir peygamberi rol model almak ayıplanır ve kınanır. Herkese ya modaya uy ve sende seçkinler arasında yer al. Ya da çek git diyerek dışlanmakla insanlar tehdit edilir. İşte söz konusu sistemle bizler sadece otoriteyi büyük kapital sermayelere teslim etmekle kalmayız aynı zamanda kendi evimizde en mahrem alanımızda dahi nasıl davranacağımızı onlardan öğrenmek zorunda kalan zavallılara dönüştük.


Yazarın Diğer Yazıları