ORTA DOĞU ŞEYTAN ÜÇGENİNDE TÜRKİYE KUŞATILMASI

Bundan yaklaşık altı ay önce 03/01/2024 tarihinde İranlı Komutan Kasım Süleymani'nin ölüm yıl dönümünde memleketi Kirman'da nedeni henüz bilinmeyen iki patlama meydana geldi. İran devlet televizyonu "terör saldırısı" olarak nitelendirdiği patlamalarda, en az 84 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Bu olay gerçekleştiğinde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi bir gün sonra Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştirecekti. Bu ziyaret sırasında öncelikle Zengezur Koridoru başta olmak üzere Türkiye – İran arasında anlaşmazlık konusu olan pek çok konuda önemli açıklamaların yapılması bekleniyordu. Türkiye – İran yakınlaşmasının söz konusu olduğu böyle bir ziyaretin hemen öncesinde İran'ın büyük bir terör saldırısına uğraması ve Reisi'nin ziyaretin ertelemek zorunda kalması son derece manidardı.

 

Yine Türkiye ile İran arasındaki anlaşmazlıklara yeni bir diplomatik açılım oluşturması mümkün gözüken Reisi ile Aliyev'in bir araya gelmesi ve el sıkışması sonrasında bu helikopter kazasının meydana gelmesi ve Reisi ile birlikte Tebriz imamının hayatını kaybetmesi artık şüpheleri daha da canlı hale getirdi. Hemen hemen bu olaylarla aynı zaman diliminde son zamanlarda Kafkaslara huzur ve güven havasının hâkim olması adına son derece önemli açıklamalarda bulunan Ermenistan Devlet Başkanı Paşinya'nın da helikopterinin arızalanması ve kendisinin acil iniş yapması ile birlikte birilerinin Türkiye'nin kuşatılması ve bölge devletleri ile olan sorunların canlı kalması adına gayret sarf ettiği düşüncesini uyandırdı.

                                                                                            

Tüm bu gelişmeler bize bir şeye işaret ediyor. Gerek Ermenistan gerekse İran için bölgede Siyonist güç odaklarının belirlemiş olduğu bir siyasi duruş ve strateji var. Bu belirlenmiş rollerin dışında inisiyatif almalarına ve açılım yapmalarına asla razı olmuyorlar. Türkiye'nin bölgesinde dört bir tarafından kuşatılması, yalnızlaştırılması ve gerektiği zaman kullanılmak üzere bölge ülkeleri ile olan sorunlarının taze tutulması arzulanıyor.                                                                                                            

SUİKAST ALAMETLERİ;

a) Helikopterlerin bakımsız ve eski olması

b) Helikopterlerin uydu telsiz iletişiminin olmaması

c) Üç helikopterden sadece devlet adamlarının içinde olduğu helikopterin düşmesi

d) Diğer iki helikopterin arama yapmadan varış noktalarına ulaşması

e) Olay yerinin korumasız bırakılması

f)  Defin işlemleri sırasında gözle görünür bir lakaytlık yaşanması

g) Kasım Süleymani'nin cenaze töreninde katıla katıla gözyaşı döken Ayetullah Hamaney'in Reisi'nin cenazesindeki rahat tavırlar.

 

Bugün artık lanetlenmiş terör devletin Gazze operasyonunun son aşamasına yaklaşmış durumda. Biliyoruz ki buradaki operasyonu tamamladıktan sonra savaşı Orta Doğu'nun diğer ülkelerine yayma faaliyeti içerisine girecek. İlk hedefte Lübnan ve Suriye olacak. Büyük bir ihtimalle bu ülkelerde bulunan terör yapılanmaları marifetiyle menşei belli olmayan bir füze İsrail'e atılır. İsrail'de kendini savunmak adına bu ülke topraklarına giriş yapar. Böylelikle bölgede bulunan ve İsrail ile yakın ilişki içerisinde olan terör unsurları bu operasyonda İsrail ile birlikte hareket edecek. Ancak böylesi bir gelişmeye Türkiye'nin seyirci kalmayacağı gayet açık. İşte bu durumda her hâlükârda Lanetlenmiş Terör Devleti İsrail İran, Ermenistan gibi Türkiye'nin sınır komşularının üreteceği yapay gerilimlere ihtiyaç duyacaktır. İşte bu nedenle tam İsrail'in Refah kapılarına dayandığı süreçte Reisi'nin öldürülmesi, yani Türkiye – İran – Azerbaycan arasında bir yakınlaşma siyasetine fırsat tanınmaması son derece manidar.

 

Söz konusu sürecin doğal gelişimi olarak çok kısa sürede terör üslerinde müttefik İsrail'in bayraklarının hemen sınırımızda dalgalanmaya başladığına tanık oluruz. İşte tüm bu senaryoya meşru zemin kazandırabilmek ve bölgedeki bu tiyatroda rol kapabilmek adına PKK hâkimiyet alanları içerisinde seçime gitme kararı aldı. 11 Haziranda yapılacak bu seçim PKK'nın yerleşik olduğu alanlar üzerinde meşruiyet kazanmasını sağlamaya yönelik bir düşünceye dayanıyor. Bu olaylara müteakip Türkiye'de yapılmış son seçimler ve ülkemizin Güney Doğu Bölgesinde terör örgütü ile iltisaklı siyasi parti son yapılmış seçim sonuçlarını gerekçe göstererek bölgenin meşru temsilcisinin PKK olduğunu söyleme cesareti gösterebileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Tüm bu gelişmeler yakın tarihte ülkemiz ve yakın coğrafyasının son derece sıcak gelişmelere gebe olduğuna işaret ediyor.


Yazarın Diğer Yazıları