MODERN ÇAĞIN DEZENFORMASYONUNA KARŞI SAHABE AHLAKI

Bugün toplum bireylerini birbirleriyle örgüleyen, örgütleyen, duygu ve düşünce olarak aralarında doku bağı oluşturan şey nedir? Toplumu düşünce ve duygu olarak ortak zemin ve paydada buluşturan temel düşünce ve inanç nedir?

Ne yazık ki, geride bırakmak üzere olduğumuz yaklaşık yüzyıllık süreçte İslam'ın yerine toplumsal birlikteliğimize harç oluşturacak hiçbir kavram ve değer üretilememiştir. İslam sosyal ve siyasi yaşamdan uzaklaştırılmaya çalışılırken onun yeri Batı'ya ait içi boş çağdaş, modern, gelişmişlik, eşitlik vb. gibi kavramlarla doldurulmaya çalışılmıştır. Sonuçta da yaşanılan tecrübe göstermiştir ki bu kavramların hiç birisi toplum yapımızın düşünce ve duygu dünyasında karşılık bulmamıştır.

Artık şu aşamada bir gerçeği yüksek sesle ifade etmenin zamanı gelmiştir, "yaşanılan çağın insan varlığı üzerindeki deformasyonunu ancak ve ancak Hz. Rasulullah'ın inşa ettiği örnek nesil sahabe ahlakı ile engelleyebiliriz.”

Bakın Hz. Ali ® katıldığı bir savaşta tam düşmanı yere yatırıp kılıcını boğazına dayadığı sırada adam Hz. Ali'nin yüzüne tükürmüş ve bunun üzerine Hz. Ali onu serbest bırakmıştı. Kendisine niçin serbest bırakıldığı sorulduğunda şöyle demiştir: "Önce öldürseydim Allah için öldürmüş olacaktım. Ama yüzüme tükürdükten sonra öldürseydim kendi nefsim için öldürmüş olacaktım.” İşte sahabe ahlakı budur. Savaşta dahi nefsini ayaklar altına alarak mücadele edebilme iradesine sahip bir nesildir.

Sahabe büyüklere saygı ve küçüklere sevgide önde idiler. Edep ve hayâ konusunda insanlara örnek oluyorlardı. Günümüz insanı hayâ duygusunu küçümsüyor, bu kimseleri güvensiz ve içedönük olarak tanımlıyor. Hayâ perdelerini yırtan gençler özgüveni yüksek çocuklar olarak tanımlanıyorlar. Oysa edep ve hayâ insanlığın süsüdür, kişi bu değerlere tutunduğu ölçüde özüne yaklaşır.

 

Namaz vesilesi ile kişi bulunduğu konumun farkına varır, kendini hatalardan korumaya çalışır. Namaz insanın nefsiyle yüzleşmesine, muhasebe kapılarını aralamasına imkân sağlar. Sahabenin boş vakti yoktu, onlar vakitlerini ilim, ibadet ve iş olarak taksim etmişlerdi. Vakitlerinin bir kısmını mutlaka ilmi çalışmalara adar ve öğrendikleri ile amel ederlerdi. Sahabe ilme teşvik konusunda da önde idiler. Bildiklerini bilmeyenlerle paylaşır ve bunu bir sorumluluk olarak görürlerdi.

 

Sahabe tevazu bir hayat yaşamaktaydılar. Kibirden uzaktılar günün belli vakitlerinde tefekkür eder ve hallerini sorgularlardı. Tereddüde düştüklerinde hemen tevbe eder ve hallerini düzeltirlerdi. Gündelik hayatlarında Allah'ın dininden uzaklaşmaz bu hal üzere yaşarlardı.

Allah'ın takvası kale gibidir. Ömer bin Abdülaziz söyle demiştir:

"Bir kişi takva olduğunu nasıl söyleyebilir?” Ebu Derda ise şöyle cevap vermiştir:

Allah'ın takvası kale gibidir. Hem dünyada hem ahrette insanı cefa ve azaptan muhafaza eder. Onlar daime Müslümanların ayıplarını hata ve kusurlarını örterler?

Sahabe kardeşlerinin hatalarını örterler ve hatasını iyileştirilmesi için tebliği yaparlardı. Kardeşlerinin dertlerini kendilerine dert edinir ve onların iyiliği için dua ederlerdi. Günümüzde ne yazık ki kapitalist zihniyet rekabet ve ihtiras gibi iki önemli hastalığı Müslüman toplumlara bulaştırdı. Artık insanlar birbirlerine güvenemiyorlar. Kardeşim diye yaklaştıkları kişilerin husumetine maruz kalıyorlar. Karşısındaki kişiyi kardeş olarak değil rakip olarak gören kişiler insani ilişkilerini bir yarışa çeviriyorlar.

 

HZ. EBUBEKİR ® Halife olduğu zaman o mahalleden bir genç kız: "Artık bizim koyunlarımızı hayvanlarımızı sağmazsın" dedi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir cevap olarak: "Hayır, hayatımla yemin ederim, onları sizin için sağacağım ve umarım ki, yüklenmiş olduğum vazife daha önceki iyi ahlâklarımı değiştirmeyecektir" dedi. Eskisi gibi mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Hatta bazen: "Kızım, nasıl sağmamı istersin? Köpüklü mü sağayım, köpüksüz mü?" diye sorar, kız da "nasıl istediğini ona söylerdi. Hz. Ebubekir de istenilen şekilde sağardı.

 

Nihayetinde bun satırlara sığayacak kadar güzel ahlak ve şahsiyet örneği ortaya koymuş bir nesil olan sahabelerin yaşam tarzı yaşadığımız çağın insan varlığını aşındıran, milli kimliğimizi tehdit eden yaklaşımlarına karşı sığınabileceğimiz en sağlam kale olsa gerektir.


Yazarın Diğer Yazıları