KÜRSEL GÜÇ MERKEZLERİNİN TÜRKİYE PLANI, “KAOS”

Türkiye uzun zamandır gittikçe daralan bir ateş çemberinin içerinde istikbal mücadelesi veriyor. Nihayetinde güneyimizdeki Siyonist terör devlet yapılanması başlatmış olduğu yangını tüm Orta Doğu'ya yayma hevesi içerisinde her gün bir adım daha ileri atarak tüm bölge ülkelerini büyük bir küresel afete doğru sürüklerken Türkiye ile olan arasındaki mesafeyi de her gün daha çok daraltan bir siyaset izliyor.

Biliyoruz ki bu siyoınist, Kabalist düşünce yapısının nihai hedefinde Türkiye var. Ancak Türkiye ne Suriye'dir, nede Lübnan. Türkiye asla savaşılarak teslim alınması mümkün olmayan bir ülkedir. Bu nedenle biliyoruz ki Türkiye'nin savunma bariyerlerini yıkarak ülkemizin içine sızma ve bu sızmaların sonrasında içimizdeki ihanet örgütlenmelerini harekete geçirmek bu terörist düşünce yapısının zihin arka planında yatan en büyük plan.

Bizim bu kanaatimizi destekleyen en büyük gelişme de yakın zamanda Bloomberg Ecomics'in yayınlamış olduğu bir istatistik bilgi oldu. Küreselci yapılara yakınlığı ile bilinen bu yayın organı adeta ülkemiz için zihin arka planlarında yatan şeytani fikirlerin niteliğine delil teşkil edecek nitelikteydi. Bu paylaşımda G20 ülkelerinde iç ayaklanma ve parçalanma riski olan ülkeler sıralanarak risk haritası oluşturulmuştu. Ve Türkiye bu listede birinci sıraya yerleştirilmişti.

Bir diğer işaret fişeği de 29 Haziran 2024 tarihinde düzenlenen bir özel üniversitenin mezuniyet töreninde gerçekleşti. Bu üniversitenin düzenlediği mezuniyet törenine konuk olarak çağrılan  Yunanistan eski Başbakanı Aleksis Çipras "Boyun Eğme” çağrısında bulundu. Bu çağrı adeta yakın gelecekte ülkemizde gerçekleşecek bir takım sokak hareketlerine işaret eder bir nitelik taşıyordu. Nihayetinde bu çağrının kısa bir süre sonrasında Kayseri merkezli olaylar başladı.

  1. Çipras'a hangi başarısı ve hizmeti dolayısıyla ödül verildi?
  2. Çipras'ın "BOYUN EĞME” çağrısı kimler için ve ne maksatlıydı?
  3. Onun bu çağrısını çılgınca alkışlayanlar ne maksatla alkışladılar?
  4. Asıl amaç gezi eylemleri gibi yurt çapında kitlesel eylemler sürecini başlatmak ve Türkiye'yi bir iç savaşa sürüklemekti. Olay sadece milliyetçileri değil tüm hükümet karşıtlarını sokağa dökmekti.

 

Nihayetinde güç merkezlerinin Türkiye planlarının gerçek yüzünü en çıplak boyutuyla 6 Şubat depremi ile birlikte görme imkânı bulduk.  6 Şubat Depremi tam 11 ilimizi etkisi altına alırken belki de dünya tarihinde belirli bir bölgede aynı zaman dilimin en büyük yıkıma sebebiyet vermiş bir doğal afet olarak tarihi kayıtlara geçti. Belki deprem doğal bir afet olabilirdi ancak deprem ile birlikte meydana gelen gelişmeler asla doğal bir nitelik taşımıyordu. Çünkü deprem ile birlikte Türkiye'nin güvenlik bariyerini yıkmak ve böylelikle ülkeyi bir kaos, iç çatışma sürecine sürüklemek isteyen güç unsurları süreci bir fırsata dönüştürmek istediler. Başta ABD uçak gemisi ile kıyılarımız kadar gelerek yardım talebinde bulundu. Tabi uçak gemisiyle deprem afeti yaşayan bölgeye nasıl bir yardım yapacaktı meçhul. Ancak eğer olumlu cevap almış olsaydı büyük ihtimalle Suriye'nin kuzeyindeki üslerine talimat vererek oradaki birliklerini arama – kurtarma faaliyetlerine katkıda bulunmak üzere sözde içerisinde yardım malzemeleri bulunan tırlarla birlikte Türkiye sınırına yönlendirecekti. Nihayetinde aldığımız istihbari bilgilere göre ABD daha depremden önce o sözde yardı tırlarının içerisine tam techizatla donatılmış yüzlerce teröristi yerleştirerek onları sınırda ülke içerisine sızmalarına imkân sağlayacaktı.

 

Yakın tarihte Kayseri merkezli gerçekleşen Suriyeli göçmenleri hedef alan provakatif gelişmeler de yine Türkiye'yi bir iç kaosa sürükleme planlarının bir başka aşamasıydı. Nihayetinde yapılan soruşturmalarda olayın son derece profesyonelce planlamasının yapıldığı gözlemleniyordu.

Tüm bu gelişmeler bize bir şeyi işaret ediyor. O da Ota Doğu'yu bir 3. Dünya Savaşı'na sebep teşkil edecek şekilde yeniden dizayn etmeye çalışan küresel güç merkezlerinin önündeki en büyük engel Türkiye'dir. Türkiye gibi güçlü bir savunma sistemine ve kültürel tarihi arka plana sahip bir devleti devre dışı bırakabilmenin de askeri yöntemlerle gerçekleşmesi imkânsızdır. Bu nedenle Türkiye'yi bir askeri operasyon öncesinde iç kaosa sürüklemek böylelikle Türkiye'nin enerjisini, savunma bariyerini zayflatmak öncelikli stratejik planlamaları içerisindedir.


Yazarın Diğer Yazıları