Yenilenlerin Ezikliği Ve Çirkefliği

İnsanların duygularını, değerlerini ciddiye almama hakkınız var.
Değerlerden kastım yalnızca dini değerler değil. Siyasi değerlerini, fikirlerini, eleştirilerini, hayata bakış açılarını da ciddiye almayabilirsiniz sevmediğiniz insanların.
Özgürlüğü böyle anlamlandırabiliyorsanız sizin için sorun yok, bizim için de yok.
Sizin ciddiye almadığınız insanların her platformda başarılı olmalarını izah etme gibi bir derdiniz de yok, anlaşılır.
Küçük gördüğünüz, kale almadığınız, değerleriyle, fikirleriyle dalga geçtiğiniz insanların sizden bir değil, beş değil on adım önde olması sizi ezebilir.
E sonuçlarına da katlanmalısınız.
Ünlü Türk düşünürü Sezen’in de dediği gibi, “Her şeyin bir bedeli var.”
En çok bu eziklik zorunuza gidiyor değil mi?
Ne yaparsanız yapın, isterseniz amuda kalkın, o küçümsediğiniz insanların sizi alt etmesi?
İnanılır gibi değil.
Aslında özgürlüğü genel geçer tanımıyla öğrenmiş olsaydınız, yani: Kimseye zarar vermediğin sürece dilediğini yap! Düsturu ile hareket etmiş olsaydınız, ‘kimseye’ kelimesini küçük gördüğünüz insanları da dikkate alarak değerlendirmeye alsaydınız, eminim kendinizi bu kadar paçavra gibi hissetmeyecektiniz.
Yenildikçe azdınız, kaybettikçe çirkefleştiniz, nerede sizin gibi düşünmeyen insan varsa aşağıladınız, başınızı öte yana çevirdiniz.
Ne oldu şimdi?
O aşağıladığınız insanlar size efendi oldu. Siz de halinden memnun ama memnun değilmiş gibi yaşayan bir yığın nankör ezik köle.
Ne yana baksanız boğuluyorsunuz. Ne yandan eserse essin rüzgar, duygularınız, gururunuz uçuşuyor havada.
Tosladığınız her duvar kendi suratınız oluyor.
Daha dün kira bile ödeyemediğiniz evlerin sahibi, yanından geçerken dudaklarınızı ısırdığınız arabaların şoförü olduğunuz halde; ülke batıyor, çaldılar çırptılar edebiyatı yapıyorsunuz.
Yaşam tarzımıza müdahale ediliyor diyerek rakı sofralarında diktatör dediğiniz adama küfürler saydırıyorsunuz, aşağılıyor ve küçümsüyorsunuz.
Yalnızca rakı sofralarında değil, eline kalem alıp en çok okunan gazetelerde bile küfrediyorsunuz ama size o diktatör bi’şey yapmıyor.
Sizin küçümsediğiniz, aşağıladığınız adam, sizi kale almıyor. Sizi tabiri caizse iplemiyor. İplenmek için de hareketli ışık takılan köy bakkalı tabelası gibi sağa sola yalpalıyorsunuz.
Siz, önce kendisine çekidüzen vermesi gereken siz, çuvallıyorsunuz başkalarını dizayn etme derdine düşerken.
Burnunuzu lağıma tutup, sürekli pis kokuların geldiğinden söz ediyor ama burnunuzu düştüğünüz lağım çukurundan çıkarıp gülistana yaklaşma çabasından uzak yaşıyorsunuz.
Biz sizin bu ezikliğinizden hoşnut da değiliz bilesiniz.
Sizin ikinci sınıf insan yerine bile koymadığınız bizler, her seferinde  galip de gelsek, sizin bizlere yapacağınız şeyleri biz size yapmıyoruz.
Geçmişte yaptıklarınızı mesela. Hatırlatmaya ne gerek var?
Biz gene sizi insan yanımızla seviyor, intikam yanımızla da size basiret vermesi için, sizi Allah’a havale ediyoruz.
Bizler, sizi bile seviyorken, sizin hala burnunuzu o lağım çukurundan çıkarmamanızı da ibretle seyrediyoruz.


Yazarın Diğer Yazıları