AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ÜÇ AYLAR, ŞİVLİLİK, İLK NAMAZ
PKK TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAH BIRAKMAK İSTİYOR MU?
PKK ÖCALAN’I TAKAR MI?
Her devirde kayığa binenler
2024’ün Kelimesi: Kalabalık Yalnızlık
MÜBAREK ÜÇ AYLAR VE REĞAİB KANDİLİ
Faiz indirimleri ekonomik büyümeyi nasıl etkileyecek?
İNCELİKLER
2024’Ü GERİDE BIRAKIRKEN
Kavgaların Asıl Sebebi Nedir?
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Kimi belediye başkanları başarısızlığını "sözüm ona zaferle” taçlandırmayı iyi biliyor.
Şehrin dağ gibi sorunları varken, sorunlarına çözüm bulmayı bir kenara bırakıp "mağdur” peşinde koşan başkanlardan söz ediyorum.
Gazetecilik yaparken devletin gizli bilgilerini ifşa edenlere hapis cezası verilir hemen onlara sahip çıkarlar.
Teröre sahip çıkan, teröristlerle iş tutan siyasetçi ve gazetecilere ceza verilir hemen onlara da sahip çıkarlar.
Batı dünyası da ülkemizdeki işbirlikçileri de herkes hep bir ağızdan "Türkiye'de özgürlük yok, basın baskı altında.” diye feryat ederler.
Bu feryadı seslendiren batı dünyasında gazeteci değil ne olursanız olun devletin gizli sırlarını ifşa edemezsiniz.
Hele ki devletin terörist ilan ettiği kişilerle, örgütlerle asla iş birliği yapamazsınız.
Bırakın ülke içinde, kendi ülkelerinin dışında korumaya aldıkları başka ülkeler aleyhine de görüş beyan edemezsiniz.
Ukrayna ve İsrail örneğini hatırlayın.
Rusya ile iş birliği yapan devletlere, kurumlara bile baskı uyguluyorlar.
On binlerce insanın katili İsrail'e karşı koyan ülkelere, kurumlara hatta sporcu ve sanatçılara bile baskı uyguluyorlar.
Batılı devletler ülkemizde kime destek veriyorsa, kimi siyasetçiler ve gazeteciler de hemen onlara sahip çıkıyor. Onların suçlu olmaları bir şeyi değiştirmiyor. Aynı yerden yönetiliyor gibi…
Belediye başkanı suç işleyince halkın seçtiği siyasetçi oluyor, gazeteci suç işleyince "Basın özgürdür sansür edilemez.” oluyor ama kendi kutsal bellediklerine karşı bırakın hakareti, eleştiriye bile tahammül edemiyorlar.
Tüm bunların yanında bir de başarısızlıklarını gizlemek için hemen mağdur edebiyatı yapıp halkı sokağa çekmeye, sokaktan medet ummaya, başarısızlıklarını böylece kamufle etmeye çalışıyorlar.
Aklı selim düşünen kimi insanlar da haklı olarak "Mağdur oluşturmayın, bizim insanımız mağdura destek verir.” diye uyarıyor.
Sonuç öyle olabilir, mağdur olan kazanabilir ama bu da daha başka kötülüklerin önünü açıyor.
Kendilerinin kutsallarına eleştiri yapan bazı insanlar hemen cezaevine gönderilirken terörle iş birliği yaptığı kesinleşen insanların elini kolunu sallayarak dolaşmasına o aklı selim dediğimiz insanlar da isyan etmeli.
Yargının bağımsız olduğundan dem vuran insanların yargıyı vesayet altına almaya çalışması asla kabul edilmemeli.
Sokağa da çıksalar "Adalet” diye bağırmalıyız, miting de yapsalar "Adalet” diye bağırmalıyız.
Toplumdaki adalete güveni zedelerseniz o güveni yeniden inşa etmeniz mümkün olmaz.
Bizler vatandaş olarak "haklının güçlü” olduğu müreffeh bir Türkiye istiyoruz, sesi çok çıkanın değil…
Her devirde kayığa binenler
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Hainliğin kitabı yeniden yazılıyor
İki yüzlülüğün nirvanası
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Devlet belediyelere dur demeli
Zulüm içimizde!