NASIL YANİ?

Eğitim sistemimizin iyi olmadığından, nesillerin heba olduğundan, hırsızın, uğursuzun, kendisini düşünen bencil insanların çokluğundan, ahlaksızların çoğaldığından, üçkağıtçıların arttığından, kafamızın sadece hile ve kurnazlığa çalıştığından söz ederiz.
Hatta biz Türkler… diye başlayan bir çok gülünç ama trajikomik hikayelerimiz vardır hepimizin hafızasında…
Üniversitelerimizin bilim yuvası değil, işe yaramayan, dünya sıralamasına giremeyen yüksek lise olduğundan dem vururuz.
Çocuklarımızın iyi eğitilmediğinden, öğretmenlerimizin yetersizliğinden, okulların teknik imkanlara sahip olmadığından bahsederiz.
Kadın haklarından, güçlünün zayıfı ezdiğinden, ifade özgürlüğünün bu ülkede yeterince olmadığından falan filan…
Ama durun bi dakika!
Söğüt gölgesinde yatarak yapılan tüm bu eleştirel yaklaşıma kulak veren birileri olduğunda, rahatımız kaçtığında, kalk bakalım, eleştiriyordun, şimdi çalışma vakti denildiğinde, öyle gür çıkar ki sesimiz, sanırsınız ki, birileri gelmiş size, sizden hakkı olmayan bir şey istiyor.
Madem bu kadar kötü sistem, kalk kardeşim, elini sen de koy taşın altına!
Hayır!
Ülke güzel yönetilsin, ülkeyi yönetenler çalıp çırpmasın, hiçbir tüketim malzemesine zam yapılmasın, yollar yapılsın, fabrikalar yapılsın, barajlar inşa edilsin…
Memurlar bilgisayarda okey oynasın, öğretmenlere hizmet içi kurslara git denmesin, kendini geliştir denmesin, yeniliğe ayak uydur denmesin, okul yöneticilerine okulu güzelleştir denmesin, eğitimi nitelikli hale getir denmesin…
Memura zam yapılsın, sürekli ikramiye verilsin, verilen ikramiyeler ve zamlar diğer herkesten daha fazla olsun…
Tatil bol olsun, öğrenciler ot olsun, nesil uyuşturulsun, kimse kimseden hesap sormasın, kimse kimseyi denetlemesin…
Sistemde, gelişen ve değişen çağa ayak uyduracak köklü değişimler olmasın…
Çalışma saatleri kısaltılsın, vergiler artırılmasın…
Doğuya hizmet götürülmesin, PKK terörü bitirilsin, Kürtlere hakları verilmesin, şehit haberi gelmesin…
Dünyada sözümüz geçsin burnumuzun dibindeki ülkenin içişlerine burnumuz sokulmasın…
Nasıl yani?