AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
Sınırları Zorlarken 2025 Mesajı
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
DELİLER, DAHİLER, KAPILAR, KÖPRÜLER SEN BEN O
Fedakârlık sırası yüksek gelir gruplarında…
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
KAİNATIN AŞKI
Kaybedilen İki Puan
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
1981 yılında çevrilen ''Feryada Gücüm Yok'' adlı filmden bir kesit izledim değerli bir dostum vasıtasıyla.
Filmde rol alan Nuri Alço denilen şahıs öyle şeyler söylüyor ki filmin o izlediğim kesitinde, insanın kanı donuyor.
İşin aslına bakarsanız herkesin bildiği şeyler, bildiği ama üzerinde kafa yormadan hayatına devam ettiği şeyler.
Özetle diyor ki;
Biz öyle şeyler yapacağız ki, bu necip Türk milletini özünden koparıp tam anlamıyla ahlaksız, sahtekâr, işe yaramaz, özenti, kendini bilmez bir millet haline getireceğiz!
Somut olarak söylediği şeylere gelince;
Biz çok güçlüyüz, elimizde her türlü imkân var, sinema, televizyon, radyo, basın hepsi bizim elimizde.
''Bu millete biz ne dersek onu yapacak, ne giyeceğine, neyi seveceğine, nasıl yaşayacağına biz karar vereceğiz. Tatile gidecekse, nereye gideceğini biz empoze edeceğiz, tatilde ne yapacağını bizden öğrenecek, alışveriş kültüründen tutun da eğlence kültürüne kadar hepsini biz tayin edeceğiz. Elimizdeki imkanlar bu milleti dönüştürmeye yeter!''
Bundan yaklaşık kırk sene önce ülkemin şu anki kaderi çizilmiş, ellerindeki imkânı kullanıp bu milleti dönüştürme yolunda sağlam adımlarla ilerlemişler.
Başarılı olmuşlar mı? Hem de nasıl!
Dönüştürme işini devam ettiriyorlar mı? Kesinlikle evet!
Peki, biz ne yapmışız millet olarak?
Onların bize dayattığı her şeye evimizin kapılarını sonuna kadar açmış, her türlü tavizi vermiş ama toplumdaki çözülme konusunda da başkalarını suçlama kolaylığına sapmışız.
Kimimiz din adamlarını, kimimiz diyaneti, kimimiz iktidarı, yazılı ve görsel basını suçlamış ama kendimize de toz kondurmamaya çalışmışız.
Eskiden yayın hayatında olan iğrenç bir gazete vardı, medyada epey gündem olmuştu gazetenin eski manşetleri, ensest ilişkiler de dahil tüm sapkınlıkları normal göstermeye çalışan manşetlere, haberlere imza atıyordu o gazete. O gazeteyi yöneten şahıs şuan Türkiye'nin en çok okunan en muhalif gazetesinde önemli bir konumda görevine devam ediyor.
Ve işin tuhaf yanı, toplumda ahlaksızlık, saygısızlık, şiddet, sapkınlık gibi yaşanan herhangi olumsuz bir durum olursa da ilk tepkiyi o tür gazeteler veriyor ve tüm olup biteni Müslümanlara fatura ediyorlar.
Bataklığı beslemişler zamanında, bataklığa düşeni suçlu ilan ediyorlar. Tam bir siyonist taktiği.
Bizler de toplum olarak onların kurduğu tuzağa düşerken hiç rahatsız olmamışız.
Yıllardır evinize televizyonu sokmayın derken amacımız buydu işte. Şimdilerde evlerde eskisi gibi televizyon izlemiyor insanlar ama dar gelirli, orta seviyedeki insanların vazgeçilmezi hâlâ televizyonlar. O tür aileler olumsuz algıya daha fazla açık.
Gittikçe medeni olmuyoruz bunu anlamamız gerek, gittikçe batılı yaşam tarzına adapte olup özenti bir millet oluyoruz.
Seksen 4 yaşındaki Müslüman dedeye şirinlik yapacağım diye doğum günü mumu üfletiyor bunu da matah bir şey sanıyoruz.
Doğmamış çocuğa batının iğrenip vazgeçtiği ritüeller hazırlıyoruz.
İbni Haldun'un dediğine geliyoruz gene:
''İdbara düşen milletler ikbaldeki milletleri maymunca taklit ederler.''
Oysa biz üstadın buyurduğu gibi,
''Bazı geriden gelen yüz bin devir ileride bir milletiz.''
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Devlet belediyelere dur demeli
Zulüm içimizde!
Konjonktür garantili kutuplaşma
Sorunlu değil sorumlu muhalefet
Savaş bize yaklaşıyor
Milattan önceki gençler