ORTA-DOĞU’DA KARTLAR YENİDEN DAĞITILIYOR.
Honda Civic Yenilendi
ŞİİR MEKTEBİ
ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 2
MERHAMET ETMEYEN KİMSEYE MERHAMET OLUNMAZ
YÜZYILIN SOYKIRIMI SONRASI BARIŞ
Kutup Yıldızı
Yıldız mı, Ay mı, Kara Delik misiniz?
Değerli Galibiyet
Ruhun şad olsun ağabey
Konya için tehlike çanları çalıyor
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Ülkemizin her vilayetine en az bir üniversite açarak, sessiz bir devrim gerçekleştiren hükümeti kutlamak boynumuzun borcu.
2002 yılında 76 olan üniversite sayısı 165 sayısına ulaştı. Bu asla azımsanacak bir rakam değil. Üniversitesiz bir şehrin kalmaması demek, o şehirlerin hem ekonomik yönden hem de kültürel ve sosyal açıdan zenginleşmesi demektir.
Üniversiteler açıldı, çok da iyi oldu.
Konya’da, Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Karatay Üniversitesi ve Mevlana Üniversitesi gibi, 2 Devlet ve 2 Vakıf Üniversitesi var.
Bu bilgiler ışığında Konya gençlerinin kendi yaşadığı şehirde üniversite okumasının dışında bu üniversitelerin halkımıza pek bir şey vaat ettikleri görülmedi henüz.
Daha önceleri bir yazımda, öğretmen yetiştiren kurum olarak üniversitelerin, yetişmiş öğretmenlerimize gelişen çağın değişen şartlarına göre seminer, kurs gibi etkinliklerle katkıda bulunmasını istemiştik.
Ve bir kereye mahsus böyle bir olayın gerçekleştiğini gördük ve arkası gelmedi.
Şimdi de üniversitelerimizden, bahar şenlikleri dışında, gençlerimizi hayata hazırlayacak projeler üretmelerini bekliyoruz.
Zira görünen o ki, üniversiteyi bitiren gençlerimiz içerisinde, futbol ve magazin dışında pek de dişe dokunur bir şey öğrendiklerine şahit olamıyoruz.
Kendisini yetiştiren, geliştiren gençlerimiz haricinde okulu bitiren KPSS kursuna gidip devlet memuru olmanın peşinde.
Üniversitelerin en önemli özelliği, araştırmacı, girişimci, tuttuğunu kopartan nesiller yetiştirmek. Bilgileri ezberleyerek değil, özümseyerek hayata atılmalarını sağlamak.
Babadan kalma yöntemlerle, tek bir kitap bile okumadan 4 yıllık fakülteleri bitiren öğrencileri görmek içler acısı.
Bu gidişe bir dur denilmeli.
Milli Eğitim Bakanı’nın tüm öğretmenlerimiz yüksek lisans yapmalı ve bu yolda atılacak ne kadar adım varsa atılmalı, öğretmenlerimize destek olmalı ve onları teşvik etmeliyiz dediği halde, üniversitelerimiz hala bu konuda öğretmenlerle veya öğretmenlerin bağlı bulundukları sendikalarla işbirliğine gidebilmiş değil.
Bazı öğretmenler ALES’ ten geçerli not almış fakat diploma notları yetersiz olduğu için ya da kontenjan sayısı yeterli olmadığı için kendi alanlarında Yüksek Lisans yapamıyorlar.
İkinci öğretim yani Tezsiz Yüksek Lisans yapabilmeleri için, ivedilikle üniversitelerimizin öğretmenlerimize kapılarını açmaları gerekiyor.
Yeni atanan rektörlerimizin canhıraş bir şekilde çalıştıklarına şahit oluyoruz ama bunun sahaya da yansımasını bekliyoruz.
Çok şey istemiyoruz.
Yetiştirdikleri gençlerimizin nitelikli olmasını, yetişmiş gençlerimizden de akademik yönden gelişmelerini sağlayacak önlemlerin alınmasını bekliyor, ümit ediyoruz.
Eğitim sendikalarının da bir an önce üniversitelerle işbirliği yapmasını, öğretmenlerimize gerçek anlamda destek olmasını bekliyoruz.
Bazen bir kişinin önünün açılması bir toplumun önünün açılması demektir.
Eğitim de denetim de şart
Konforlu iş belediye başkanlığı
Şöhretin sancıları
Devlet aklını anlamakta zorlananlar
Her devirde kayığa binenler
Laiklerin gücü nereden geliyor?
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Hainliğin kitabı yeniden yazılıyor
İki yüzlülüğün nirvanası
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı