Meseleleri kişiselleştiren insan yığınlarına laf anlatmak için müthiş bir zeka ve bilgi birikimine sahip olmaya gerek yok. At gözlüğü takan bir insanın gözlüğünü çıkarsan gözleri kamaşıyor.
Tayyip Erdoğan’ın yanında duranlara sahip çıkmak, onun karşısına geçenlere de tepki koymak falan değil bizim yaptığımız.
Daha düne kadar göklere çıkardığımız insanları bugünlerde yerin dibine batırıyorsak o kişilerin kimin yanında yer aldığına değil, durduğu yere bakıyoruz.
Mesele de Tayyip Erdoğan meselesi değildir.
Tarihten günümüze kadar olumlu veya olumsuz iz bırakan insanları gözlerinizin önüne getirin.
Niyeti halis olanlar, Allah rızasını gözeterek iş yapanlar gönüllerde taht kurmuş insanlardır.
Niyeti halis olmayanları da ne kadar cilalarsanız cilalayın, onların lehine ciltler dolusu kitaplar yazın gene de gönüllerde yer etmezler.
Milli Görüş davasını herhangi bir siyasi akım gibi görmek ve bu davayı kişilere indirgemek basit bir hezeyandır.
Merhum Erbakan, bu davanın temellerini atarken “Kökü ezelde, dalı ebedde” düsturuyla hareket etmiş ve yalnızca ülkemize değil, dünyaya nizam verme derdine düşmüştü.
Onunla birlikte hareket edenler ihlaslı ve samimiydiler. İhlas ve samimiyetin neticesinde boyunduruk altına alınan Türkiye prangalarından kurtulmaya, dünyada söz sahibi olmaya başlamıştır.
Bu süreç aynı zamanda elek vazifesi de görmüştür.
Rüzgar ne yandan eserse essin, yıkılmayacak, dimdik duracak diye nitelendirdiğimiz birçok insan çizginin dışına çıkıp eleğin altına inmiştir.
Her birinin kendine göre halkı sebepleri vardır mutlaka!
Kimisi oturduğu yeri beğenmedi, kimisine dava yükü ağır geldi, kimisi nefsine yenik düştü, kimisi de sırtını sıvazlayanların ileride sırtına hançeri saplayacaklarını hesap edemeden gemiyi terk etti.
Allah’a isyan dışında lidere itaat farzdır, diyerek bizlere dava şuurunu aşılayanların şimdilerde birer birer dökülmesini açıklayacak söz bulamıyoruz.
Cemaat denilen Siyonizm’in gönüllü tetikçilerinin hala peşinden gidenlere masum diyen hiç kimse, Milli Görüş davasını anlayamamıştır.
Milli Görüş ne Tayyip Erdoğan’ın kişisel meselesidir ne de kişisel hırslarına yenik düşenlerin barınabileceği bir yerdir.
Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak için içimizdeki virüsleri temizlemeden yola devam etmemiz mümkün görünmüyor!
Adam yerine koyduklarımız, adam olmayı zül addediyorlarsa onlara da kapıyı göstermek boynumuzun borcu…
Tayyip Erdoğan da olsa, Milli Görüş felsefesine aykırı hareket ettiğinde onun da karşısında durmayı biliriz!