AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
Sınırları Zorlarken 2025 Mesajı
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
DELİLER, DAHİLER, KAPILAR, KÖPRÜLER SEN BEN O
Fedakârlık sırası yüksek gelir gruplarında…
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
KAİNATIN AŞKI
Kaybedilen İki Puan
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Belediyeyi teslim ettiğiniz zaman, belediyenin beğenmediğiniz tasarruflarına sadece eleştirel olarak karşı çıkabilirsiniz.
"Ama biz teslim etmedik ki” diyebilirsiniz.
Sabah kalkıp oy vermeyi "mücadele” zannedenler için haklı olabilirsiniz...
İstanbul ve Ankara'daki belediye seçimlerinde şunu net olarak gördük:
Muhafazakâr insanların çoğu sabah kalkıp oy vermeye gitti sadece.
Hakkını yemeyelim bir kısmı oy vermeye bile gitmedi.
Bana ne? dediler resmen.
Bunun çeşitli sebepleri var.
Sebeplerin başında yönetim kademesindeki ve teşkilatlardaki insanların şımarıklığı vardı.
Ne oldum delisi olmuşlardı.
"Küçük dağları ben yarattım” havası vardı kimisinde.
Belediye sanki hiç kaybedilmeyecekmiş gibi davranıyorlardı.
Emri altındaki çalışana eziyet eden onlara adaletsiz davranan yöneticiler vardı.
Seçmenlerin de başka sebepleri vardı.
Kimi torpil bulamamıştı, kimi ihale alamamıştı, kimi yakınına bir iş bulamamıştı, kiminin telefonlarına belediye bürokratları cevap vermiyordu.
Bir yığın haklı/haksız sebeple belediye kaybedildi.
Belediye kaybedilince ceremesini İstanbullular çekti hâlâ çekiyor.
Seçimler öncesinde bir kısım insan seçimlerin kaybedileceğini görmüş ve Türkiye Düşünce Platformu adı altında platformlar kurmuş, gruplarda mücadeleler edilmişti.
Herkes bir fikir atıyor ortaya, atılan fikirlerle neler yapılabilir, nasıl bir taktik işe yarar, hangi strateji ile hareket edilirse seçim kazanılır onun derdine düşülmüştü. Sabahlara kadar kimse uyumuyordu.
O günleri çok iyi hatırlıyorum, belediyede işe girebilmek için atmadığı takla kalmayan kimi insanlar koltuğunu garantiye alınca kılını bile kıpırdatmamıştı.
Ailesine bile "kalkın gidin oy verin” dememişlerdi.
Umurlarında değildi yani.
İstanbul'da yaşayan nice insan da öyleydi.
Teşkilatlardaki üst düzey yöneticiler bile çalışmıyordu varın gerisini siz düşünün…
Sonrasını biliyorsunuz.
İstanbul neyi hak etti ise öyle yönetiliyor şuan.
Fatih'in türbesi tekmeleniyor kimsenin umurunda değil.
Belediye çalışanlarına cinsiyet eşitliği dersleri veriliyor kimse dert etmiyor bunu.
Başkanları belediyeye uğramıyor,
Otobüsler yanıyor, metro arıza veriyor,
Yeşil alanlar sökülüyor, arıtma tesisleri çürümeye terk edilmiş, petrol yataklarının pardon yatırımların üzerine beton dökülmüş kimse neler oluyor, diye sormuyor.
En son Cennetmekân Abdülhamid Han adını taşıyan "Hamidiye Su” HMD olarak değiştirilmiş, birkaç cılız ses dışında kimsenin tepkisini çekmiyor bu durum.
Üstelik 2021 yılında çıkan haberlere göre kaynak suyu diye kuyu suyunu satmaya başlamışlar…
İstanbulluların önümüzdeki seçimlerle ilgili bir kaygısının olduğunu düşünmüyorum.
Attan indiler, eşeğe bindiler, eşek de ağır aksak da olsa ilerliyor diye düşünüyorlar.
Eşeğin bir duvara toslayacağı, derelerin, göllerin, barajların, Haliç'in ve denizin kirleneceği, sokakların çöpten geçilemeyeceği bir İstanbul'a ne kaldı şunun şurasında…
Temennim o ki;
"Arsenikli su içer yine CHP'den vazgeçmeyiz” diyen İzmirliler gibi olmaz İstanbullular…
Bizim derdimiz seçimde kimin kazanıp kimin kaybedeceği değil…
Biz, Osmanlı payitahtının ehil olmayan kişilerce yönetilmesine tahammül edemiyoruz.
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Devlet belediyelere dur demeli
Zulüm içimizde!
Konjonktür garantili kutuplaşma
Sorunlu değil sorumlu muhalefet
Savaş bize yaklaşıyor
Milattan önceki gençler