Ortadoğu’da güçlü bir Türkiye istenmiyor. Bu açık seçik ortada…
Ne içimizdeki müstevliler istiyor güçlü bir devlet olmamızı, ne de onlarca yıldır bizim sırtımızı sıvazlayan dost sandığımız ve asla bize dost olmayacağını da bildiğimiz dış devletler…
Şimdi Ortadoğu yeniden şekillenirken dört bir yandan kuşatma altına almaya çalışıyorlar ülkemizi. İçten ve dıştan öyle belalarla geliyorlar ki üstümüze akıl alır gibi değil.
Önceleri ne güzeldi. Evimize ekmek götürdüğümüze şükreder, dünyada olup bitenlere sesimizi çıkarmazdık. Biraz başımızı kaldırsak ya ekonomik kriz çıkartılır ya terör azdırılır ya da başbakanlarımızı ayaklarına çağırıp tüm dünyanın gözü önünde eziklerlerdi bizleri.
Hatırların Amerika’da, kim bir milyon ister? Adlı yarışmada Türk Lirasıyla nasıl dalga geçildiğini?
Çok derin, köklü ve cihanşümul bir felsefemiz vardı, yurtta ve cihanda susuyorduk. Öyle bir susuyorduk ki, içimizde mırıldanan olsa bile hemen başını ezmeye çalışıyor, Azerbaycan’a uçaklarımızdan silah atılsa ne olur ki diyen Özal’ı zehirliyor, Milli Sanayi hamlesini başlatacağım diyen Erbakan’a 28 Şubatlar indiriyorlardı, bizler de alkış tutuyorduk.
Zaten başka sesini çıkaran da yoktu.
Sonra ne olduysa oldu. Hiç öngöremedikleri bir yükselişin düğmesine basıldı. IMF borçları ödendi. Yerli silahlarımız yapılmaya başlandı. Dünyaya kafa tutacak projeler hayata geçirildi.
“One minut” ile başlayan çok zorlu bir sürece girildi.
Tüm dünya devletleri şaşkına döndü. Daha düne kadar kapımızda kapıkulu gibi olanlar nasıl dünyaya ayar çekebilir? Nasıl “Dünya beşten büyük” gibi kocaman laflar edebilirler? Diyerek strateji geliştirmeye başladılar.
Arap baharının ateşi Suriye’ye de düştü veya düşürüldü. İşte o zaman ellerine büyük bir koz geçti dünyaya şekil vermek isteyip de Türkiye’yi devre dışı bırakmaya çalışanların.
Tüm darbe seçeneklerini denediler olmadı. Milletimiz ülkesini satmadı. Hükümetin arkasında kapı gibi durdu.
Seçimle veya darbeyle indiremedikleri hükümetin başına olmadık belalar açtılar. Vandalları piyasaya sürüp Gezi ayaklanmasını devreye soktular. İçeride gönüllü bir yığın destekçi de buldular.
Şimdilerde de Doğu ve Güneydoğuyu karıştırıp Suriye’yi parsellemek istiyorlar. Biz içimizdeki yangın telaşından dışarıya bakma fırsatı bulamayacağız güya…
Planlar büyük. Her koldan yeni stratejilerle üzerimize çullanıyorlar.
Bizler ne yapıyoruz halk olarak?
Osmanlı’nın son dönemlerindeki din alimleri gibi, vay yılbaşı kutlaması caiz mi? Hindi mi yiyelim sonra mı yiyelim? Üniversite medrese mi, namaz kılacaksan İlahiyata git. Hangi televizyon kanalında yılbaşı etkinliği var ona küfredelim. Kim piyango bileti almış, kimin donunun rengi kırmızı. Hangi takım bu hafta hangi takıma kaç çeker?
Dünya yeniden kuruluyor beyler! Sınırlar değişiyor! Lozan’ı tersine çevirebilir miyiz onu konuşalım.