Türkiye’de olup bitene farklı gözden bakmak, bakabilmek ve insanların bakış açılarını değiştirebilecek yazılar yazmak usta yazarların işi.
Mesleğinde duayen olmuş köşe yazarlarına öykünmek gibi bir derdimizin olması da gerekiyor aslında. Doğrusu bu.
Ben özgün yazılar yazmalıyım, nev-i şahsına münhasır bir yazar olmalıyım demek kolay. Kolay da olabilmektir tüm mesele.
Kocaman adamların yazdıkları her yazıyı okuyunca, olaylara farklı bir bakış açısı görmek ne mümkün, herkes kendini tekrar ediyor.
Hemen hemen hiç birisinin öngörüsü gerçekleşmiyor. 12’den vurmaya kalkan yazarlar şaha kalkmış at gibi kıçının üstüne oturuveriyor.
Yıllardır söylediklerinden farklı değil bakış açıları.
Sadece gündemi takip ediyorlar farklı olarak.
Ülkemizde kanlı olaylar mı oldu? Olaya ABD perspektifinden bakmak moda. Karışıklık mı oldu illa İsrail penceresini açıveriyorlar.
Yandaş dedikleri yazarlar da öyle, Candaş dedikleri yazarlar da öyle.
Kimi okusak da, aha bu adamın öngörüleri hep doğru çıkıyor, ufkumuz genişlesin, kısır döngü içinde kayıkçı kavgası izlemeyelim, diyeceğimiz birileri ne yazık ki yok.
Zaten doğru tespitlere bakmıyoruz. O tespiti kimin yaptığına bakıyoruz.
Hükümet tarafında duran her yazar, muhalifsek, kesin yalakalık yapıyordur, hükümetin kuyruğuna takılıyordur.
Muhalif bir yazar herhangi bir tespitte bulunmuşsa, tespit hoşumuza gitse de gitmese de yandaş isek içimizi açmıyor.
Bu durumda, olan okuyucuya oluyor. Okunma sayısı ile övünen yazarlar, sandık demokrasisine karşı çıkıyorlar mesela.
Çok satmakla övünen gazete yöneticileri sandık demokrasisinden hazzetmiyorlar.
Bu da yazarların inandırıcılığını, gazetelerin inandırıcılığını bitiriyor.
Halkımız şu an öyle şaşkın vaziyette ki, eli kalem tutan, dili laf yapan kimi görse hemen: “Nedir olup biten?” diye soruyor.
Belli ki okuduğu, bel bağladığı yazarlardan iş çıkmıyor.
Olayları doğru yorumladığını zannettiğimiz yazarlar da, kendi yeteneklerinden dolayı değil, ‘içeriden’ aldıkları somut bilgilerle çıkıyorlar okuyucu karşısına.
Onların da sayısı o kadar az ki.
Hatta hükümet yanlısı yazarların elindeki bilgi yüzde yüz doğru olsa da inanılmıyor. Muhaliflerin bilgilerine de zaten itibar eden yok.
Tamam, elit kesim dediğimiz işi bilen kimseler muhalif de olsa yandaş da olsa bazı yazarları didik didik okuyorlar. Onlar kimin, nereden, nasıl bilgi aldığından emin kimseler.
Ona göre yatırım yapıyorlar, ona göre para çeviriyorlar. Ona göre hedef koyuyorlar. Parasını verip yazdıranlar da yok değil. (Ahmet Hakan’ın neden hala Gezi Olaylarını gündemde tuttuğunu bilen var mı?)
Kısaca ülkemizde elit kesimin değil de, halkın kafası çok karışık.
Halk gerçekleri anında ve iş işten geçmeden öğrenmek istiyor. İstanbul’daki iş çevresi işini yoluna koyup halkı kaz gibi yolmalarından sonra öğrenilen gerçek, halkın işine yaramıyor. Birilerinin işine yaradığı da kesin.