AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
Sınırları Zorlarken 2025 Mesajı
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
DELİLER, DAHİLER, KAPILAR, KÖPRÜLER SEN BEN O
Fedakârlık sırası yüksek gelir gruplarında…
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
KAİNATIN AŞKI
Kaybedilen İki Puan
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Hatırlayın 13 Eylül 2001 yılında yani 28 Şubat sürecinde Yeni Şafak Gazetesine baskın yapılmış dönemin İstanbul Organize Suçlar Müdürü A. Serdar Saçan gözaltına alınan gazetecilere işkence etmiş ve emri verenin de Başbakan Mesut Yılmaz olduğunu itiraf etmişti.
Bu yaşanan olay muhafazakar basına bir gözdağı idi. Ayrıca bu tür baskınlarla yetinmeyip muhafazakar basına uygulanan akrediteler de yıldırma politikasının örneklerindendi.
Merkez medya denilen, hatta kendilerini amiral gemisi olarak lanse eden laik, ulusalcı, özgürlük yanlısı(!) basından tek kişi çıkıp da, yahu efendiler ne oluyor? Demedi.
Demeyi bir kenara bırakın, baskın yapılmadan önce kamuoyunu yönlendirecek algı operasyonlarına imza atıyorlardı manşetlerinde.
Sonra ne mi oldu?
Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü.
Ak Parti iktidara geldi. Hükümet kurulduğu günden itibaren bu haysiyet yoksunu, adamlıktan uzak, aşağılık yaratıklar feveran etmeye başladılar.
Tayyip kendi medyasını kuruyor!
Bize göz açtırmayacaklar!
Ekmeğimizden olacağız!
Ne oldu peki, dedikleri vuku buldu mu?
Tam aksine! Kanırttıkça kanırttılar kalemlerini. Ellerinden gelse, kalemi kağıda değil, muhafazakarların sırtına saplayacak kadar kin gütmeye başladılar.
Öyle ileri gittiler ki, dönemin başbakanını hayvana benzettiler. Adına fikir özgürlüğü dediler. Yetmedi ağıza alınmayacak küfürler savurdular.
Çakal sürüsü gibi, hem yerde kıvranan ceylanı parçalıyor hem de sağa sola, basın özgür değil, bizi susturuyorlar diye çemkiriyorlardı.
Sahipleri, git az ötede havla deyince, suçu Tayyip’e atıyorlardı.
Tayyip basın toplantısında soru soran bir gazeteciyi azarlasa kıyamet kopuyordu.
Gezi olaylarında devletimizi yüzlerce milyar dolar zarar uğratanlara uluorta destek verip, beyler bi dakka sakin olun, diyen herkesi yandaşlıkla suçluyorlardı.
Tabii o çakal sürüsüne 17 Aralık’tan sonra başkaları da katıldı.
Kuzu postuna bürünen çakalların gerçek yüzü ortaya çıktı. Küfür tek millettir, düsturu bir kez daha teyit edildi.
Daha düne kadar kanlı bıçaklı olduğu herkese kucak açan bu yeni yetme çakallar, okyanus ötesinden emirler alarak hükümete savaş açtı.
Başbakan gazetecilerinden birini azarlayınca kıyameti koparan bu çakallar daha iki gün önce TÜYAP kitap fuarında kendisine soru yönelten Yeni Akit Gazetesi muhabirine tokat attı.
Hükümeti baskıcılıkla suçlayan ve her yoldan geçen arabanın peşinden havlayarak giden bu çakal sürüsü tek kelime laf etmedi.
Çünkü onların sahipleri, onlara tek bir koşulda kemik atıyordu:
Hükümete, muhafazakarlara yani, İsrail, ABD, İngiliz düşmanı kim varsa, yalnızca onlara havlayacaksınız!
Ne diyordu Üstad?
Bülbüllere emir var: lisan öğren vakvaktan
Bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan…
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Devlet belediyelere dur demeli
Zulüm içimizde!
Konjonktür garantili kutuplaşma
Sorunlu değil sorumlu muhalefet
Savaş bize yaklaşıyor
Milattan önceki gençler