AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
Sınırları Zorlarken 2025 Mesajı
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
DELİLER, DAHİLER, KAPILAR, KÖPRÜLER SEN BEN O
Fedakârlık sırası yüksek gelir gruplarında…
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
KAİNATIN AŞKI
Kaybedilen İki Puan
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Eğitim millî olmalıdır, diyoruz yıllardır.
Akademisyenlerinden tutun da, yerli ve millî, son zamanlarda sıkça duyduğumuz ve inşallah duymaya devam edeceğimiz "Töreli” olan kim varsa hepsinin feryadı arşı âlâya yükseliyor.
Maarif, mürebbiye, muallim gibi kelimeler yeniden neşvünema bulsun.
Kavramlar çok önemli. Kavramlarla düşünmek de çok önemli, diyoruz.
Bakın;
Kısırlaştırılmış, hadım edilmiş, uydurulmuş, tek bir anlama gelen, töremeyen kavramlarla insanların zihinleri de iğdiş edilmiş durumda…
Eskiden kullanılan kavramlara baktığımız zaman, örnek vermek gerekirse bir "Rab” kelimesinden neler türetildiğini görürsünüz.
Çocuklarımızın kullandığı günlük kelime sayılarıyla ilgili yapılan istatistikler içler acısı.
Yetişkinler hâkeza öyle.
Ya öğretmenler?
Günde kaç kelime konuşuyorlar?
Kitaplara bakıyoruz okuduğumuz kitaplar da aynı kelimeler etrafında dönüyor.
Ya batıdan gelen kelimelerle okuyup yazıyoruz ya da uydurulmuş kelimelerle…
Yazarlarımızda da durum aynı, okurlarımızda da durum aynı…
Eski ama eskimeyen kelimeler kullanılmışsa bir yazıda veya kitapta, hemen dili ağdalı diyorlar, anlaşılmıyor diyorlar, neden sade dil kullanmadı diyorlar.
Demeye diyorlar da, sade dedikleri dilden neyi kast ettikleri malum.
"Türk milletine geçmişini unutturacağız, geçmişle bağlarını kopartacağız.” Diyenler amaçlarına büyük oranda ulaşmış durumdalar.
Yakında zaten emoji diliyle konuşacağız ve yazmaya başlayacağız.
Bazı kelimeleri mesajlaşırken kısaltmaya başladık çoktan. Onları görmezden geldikçe o kısaltmalar yazı diline de dökülecek.
Yazı yazarken bazı cümlelerin sonuna kızgınlık, tebessüm, şaşırma emojisi koymak istediğimiz oluyor yalan yok.
Meramımızı daha iyi ifade edebiliriz düşüncesine kapılıyoruz, yanlış anlaşılmaların önüne geçeriz diye düşünüyoruz.
Sanki eskiler yazı yazarken böyle bir yola başvurmuş gibi…
Her birimizin durumu içler acısı gerçekten.
Okullarda Türkçe eğitimi mi veriliyor, Türkçe ile ilgili teknik bilgiler mi aktarılıyor çocuklara yoksa sadece sınavlarda çıkacağı düşünülen konular mı anlatılıyor? adam akıllı irdelemek gerekiyor.
Türkçe'nin şuuru, ruhu, geçmişle olan sağlam bağı çocuklara verilmedikçe, eskimeyen kavramlarla düşünmeleri, okumaları sağlanmadıkça kendi etrafımızda fasit bir daire içinde dönüp duracağız.
Millî eğitim millî olsun, öze dönüş sağlansın, geçmişimizle bağımız kuvvetlendirilsin dedikçe bizler…
Kimsenin umurunda olmuyor.
Akademisyeni de, öğretmeni de ne öğreteceksin denildiyse onu öğretmeye devam ediyor.
İşini en iyi yapan ve hiçbir şekilde suçlanmayacak olanlar da tabii ki eğitim politikamızı belirleyenler.
Adamlar statükoya zarar gelmesin, yeni nesil geçmişi ile bağ kuramasın diye değil belki ama gecelerini gündüzlerine katıp harıl harıl çalışıyorlar…
Sonuç? Dön baba dönelim…
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Devlet belediyelere dur demeli
Zulüm içimizde!
Konjonktür garantili kutuplaşma
Sorunlu değil sorumlu muhalefet
Savaş bize yaklaşıyor
Milattan önceki gençler