AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
Sınırları Zorlarken 2025 Mesajı
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
DELİLER, DAHİLER, KAPILAR, KÖPRÜLER SEN BEN O
Fedakârlık sırası yüksek gelir gruplarında…
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
KAİNATIN AŞKI
Kaybedilen İki Puan
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Eskiden günlük yazardı çocuklar, gençler.
Anı defterlerine yazılar yazarlardı.
Boş bir kâğıt bulsalar hemen üstüne birkaç mısra yazılır altına da imza çakılırdı.
Ya da alıntı yapılırdı, şiirlerden, şairlerden.
Ders kitaplarının boş kalan yerlerine, kitapların ilk sayfalarına beyitler sıkıştırılır, evlerdeki odaların duvarlarına dörtlükler yazılırdı.
Hatta okuldaki sıraların üstüne bile yazılırdı.
Kimisi yavuklusuna yazardı,
Kimisi anasına,
Kimisi vatanına,
Kimisi de neye özlem duyuyorsa ona yazardı.
"Kalbin kadar temiz olan bu sayfayı bana ayırdığın için…” olurdu ilk cümleler genelde.
"Sevgili günlük, selamün aleyküm…” diye başlayan cümlelerle günlükler yazılırdı.
Sonra olan oldu.
Önceleri 160 karaktere sığdırmaya çalıştığımız SMS'lerle yazı dilini devam ettirdik. Cep telefonlarının piyasaya çıktığı ilk zamanlarda mesajlar pahalıydı, bir sayfalık derdimizi tek mesajla halletmeye çalışırdık. Dolayısıyla kimi kelimeleri kısaltmak zorunda kalırdık.
Kısaltmaya alıştığımızdan olsa gerek, sınırsız mesaj yazma hakkımız olduğu halde kimi kelimeleri hala kısa yazıyoruz.
Sonra başka bir boyuta geçtik.
Bir sayfa duygu dolu mesaja tek emoji ile cevap verme dönemi başladı.
Amaç iletişim değil mi?
Tek emoji ile de anlaşıyoruz, sayfalar dolusu mesajla da anlaşıyoruz, ne gerek var edebiyat yapmaya değil mi?
Beyin, üretim merkezi olmaktan çıktı ve şu zamanda yaşayan insanların beyinlerindeki hücreleri kontrol etseler, inanıyorum ki, bundan 30 sene öncesinin insanının beynindeki çalışan hücrelerden daha az hücre işlevsel haldedir.
Hal böyle olunca, olaylara bakış açılarımız değişti.
Duyduğumuz ve bize ilginç gelen şeylerin sayısı arttı.
Kalıplaşmış bir hayat yaşamaya başladık.
Araştırmayı, sorgulamayı, irdelemeyi, analiz etmeyi bir kenara bırakın, düşünmek bile zor gelmeye başladı.
Elinden kitap düşmeyen insanlar bile cümle kurmaktan aciz.
Şiir yazmayı bırak, yazılanı okuyan da yok.
Kimsenin özel hayatına karışacak değiliz, isteyen okur, istemeyen yazmaz.
Ama çocukların özel hayatına karışmak zorundayız.
Eğitimcilerin, ebeveynlerin üzerine düşen, çocukların eline kalem vermek.
Ödev için değil sadece.
Onlara yazı yazmayı özendirmek gerekiyor.
Bunun için de tabii ki önce kendimiz almalıyız elimize kalem.
Klavye ve akıllı tuşlar var, hatta konuştuğumu bile yazıya çeviriyor teknoloji, ne gerek var kaleme?
Yazsın, klavye ile yazsın, akıllı tuşlarla yazsın, yazsın da neyle yazarsa yazsın, yaz da neyle yazarsan yaz ama mutlaka yaz.
Tarlaya tohum atarken, tarlanın yarısına gelmeden heybendeki tohum bitince ne yaparsın?
Hemen gidip tohum aramaya koyulursun değil mi?
Yazmak da öyledir, yazdıkça kelime aramaya çıkarsın, kelime bulamadıkça okumaya yönlenirsin, okumaya yönlendikçe boş beleş işlerden uzaklaşırsın, düşünme yetin gelişir, analiz yapma, irdeleme, gözlem gücün gelişir.
İstemez misin böyle bir evlada sahip olmayı?
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Devlet belediyelere dur demeli
Zulüm içimizde!
Konjonktür garantili kutuplaşma
Sorunlu değil sorumlu muhalefet
Savaş bize yaklaşıyor
Milattan önceki gençler