Davutoğlu’na Yalakalık

Sabah kalktım evden çıkarken cebime bir mesaj düştü.
“Sayın Basın Mensubu; Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun katılacağı, Belediye Başkanları ve Teşkilatlarımızın Buluşma toplantısına davetlisiniz.”
Dedim bu toplantı kesin kahvaltılı olur.
Belirtilen saatte otele vardığımda herkes kahvaltısını yapmış.
Meğer toplantı basın mensuplarına değil, partililere kahvaltılıymış. Sonradan öğrendim ama yapacak bi’şey yoktu.
Bu girizgâhtan sonra sıra geldi şimdi yalakalığa. Hani yazdıklarımıza, ileri sürdüğümüz tezlere cevap veremeyenlerin toptan “yalaka” deyivermesiyle düştüğümüz duruma yani.
Davutoğlu’nu 10 dakika dinlemek, 10 tane kıtlıktan çıkmış gibi yapılacak kahvaltıya bedel olur.
Bunu kim anlayabilir? Tabii ki o insandaki derinliği görebilenler. Ki ben henüz Kılıçdaroğlu’nun gördüğünün bir level üstündeyim.
Bana da zekâtını verseler Davutoğlu’nun zekâsının, derinliğinin; birkaç ömür yeter. (Hüseyin Çelik’in kulakları çınlasın)
Davutoğlu konuşurken, bağırmıyor. Çok ilginç. Bağırmıyor ama kelimeler ağzından öyle tane tane dökülüyor ki, boşa gitmesin diye, altına kova tutulduğu gibi çeşmenin, kulaklarımı dört açıyorum.
Şu cümlesi mesela: Belediyelerinize kaynak getirecek dahi olsa, sakın Mevlana’ya aykırı yapılaşmaya gitmeyin!
O an tüm belediye başkanlıklarını Davutoğlu’na veresi geliyor insanın.
Beni takip edenler bilir, yıllardır bu sütunda, Konya Belediye Başkanları, aralarındaki ihtilafa bir çözüm bulsun, bu böyle gitmez, yarın halkın gözünden düşersiniz, diye feryat etmiştim.
Bu konuya da değindi Davutoğlu. Hatta örneklerle açıkladı. Kaybedilen belediye başkanlıklarının (Bana göre başkan adaylıklarının da) bu ihtilafla ilgili olduğunu söyledi.
“Birbirinize sahip çıkın yavrum.” Anasözünü hatırlattı bana bu öğüt.
Benim de bu olan bitenden sonra kendime çıkarttığım pay şu oldu:
Ben belediye başkanı olsam ne anlardım? (Allah korusun öyle bir düşüncem falan yok)
1. Her şeyden önce kendim olurdum.
2. Dışarıdan bakıldığında beni, ilçe başkanı, il başkanı yönetiyor, hatta görevlendirmeleri bile onlar yapıyor, dedirtmezdim.
3. Suyuna gideceğim kim varsa hepsini elimin tersiyle iterdim.
4. Kimseye gebe kalmamak için, makam odamın girişine; “Bu kapıdan içeriye, etik olmayan bir iş talebi için giren kovulur.” Yazardım.
5. Seçimden önce destek veren herkese teşekkür eder, en büyük desteği Allah’tan aldığımı söyler, bir diyet borcum varsa Tayyip Erdoğan’dan başkasına değil, derdim.
6. Koltuklarını büyüten başkanların, kimseyle ahbap-çavuş ilişkisi olmayan başkanlar olduğunu anlar, anlamakla kalmaz politikalarıma bunu uygulardım.
7. Odamda “kırmızı hatlı telefon” kullanmazdım.
En önemlisi de, benim karizmamın, plan-projelerimin değil, Başbakan’ın feryatları neticesinde bu seçimi kazandığımın bilincinde olur, birkaç zenginin değil, Başbakan’ın belediye başkanı olurdum.
Not: Yazımda “adı geçmeyenlere söylenenler” bir hayal ürünün değil, bizzat aldığım duyumlardan edindiğim izlenimlerdir.
Bu vesileyle yeniden, Konya’mıza hizmet edecek olan Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarına hayırlı olsun diyor, görevlerinde üstün başarılar diliyorum.


Yazarın Diğer Yazıları