ADALET SADECE YÖNETİCİLERE Mİ FARZ?

Kadın hakları gününü kasıla kasıla kutlayan Kemalist bir arkadaşa,

CHP Maltepe İlçe Başkan Yardımcısının tecavüz ettiği kadının hakkına da sahip çıktınız mı? diye sordum...

İnstagram ergeni gibi ''sanne be slk'' anlamına gelecek bir cevap verdi...

Bir diğeri Türk Kadınına Seçme ve Seçilme hakkı verildi diye gururla paylaşım yapmış, ona da ''bir kısım kadına deseydiniz keşke'' dedim...

Anlamadım yazmış...

Anlamak zor tabi...

Başörtülü kadınlardan söz ediyorum, henüz seçilme hakkına sahip değildi, dedim.

Yanılıyorsunuz, annem başörtülü idi o seçiyordu, demiş.

Seçilmiyordu, seçmek ile seçilmek aynı şeyler değil, dedim...

Katılmıyorum, demiş...

Bir diğeri, bu Kemalist değil...

Saygı duyacaksın, her fikre saygı duyacaksın demiş.

İlahiyatçı arkadaştan söz ediyor...

Kutsalımıza hakaret edene de saygı duyalım mı? diyecektim...

Vazgeçtim.

''Coğrafya kaderdir.'' diyen İbni Haldun'a rahmet okutur gibi ne bu ya Allah aşkına?

Coğrafya kader ise nerede bizim Anadolu irfanı?

Aynı suyu içiyor, aynı havayı teneffüs ediyor, aynı toprağın üstünde çay içiyoruz...

Nedir bu zillet?

Yobazlığın da yok, dini, dili, ırkı, coğrafyası...

Kötülüklere topyekün cephe almak niye zor ki bu kadar?

Devletten, yöneticilerden adalet bekleyenler toplumsal olaylarda niye adil olamazlar?

Adalet sadece yöneticilere mi farz?

Haksızlığa, kötülüğe, toplumsal bozulmaya karşı neden birlik olamıyoruz?

Doğru oturup, doğru konuşalım...

Herkes kendi içindeki kötülüğün üstünü kapatmaya çalışıyor.

Adalet, çoğu kimsenin umurunda değil. Sadece başına iş gelince adaleti dert ediyor insanlar.

Nasılsa bizimkiler beni korur diyen tecavüzcülerin dayanağı sen isen, senin tecavüzcüden ne farkın kalır?

Adaletsizlik öyle iğrenç bir yılan ki...

Gözünü kapatanı da sokar, görmezden geleni de sokar.

Adaletsizliğe isyan edeni bile sokar. Mahallede yangın çıkınca, ateş ayırt etmez evleri...

Hep birlikte Adaletsizliğe karşı çıkmak zorundayız.

Evde, ana babamız çocuklarını ayırt ediyorsa bile...