RİM’İN DEDESİ
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
8 Mart Dünya Kadınlar günü münasebetiyle eğitimde , sosyal hayatta , özellikle aile ilişkilerinde 'darebe' nin manası , konumu , pozisyonu yine tartışmaya açıldı.
Sözlükte [DRB] kökü mastar olarak "vurmak, dövmek, yapmak, bırakmak, ayrılmak, göstermek, etmek, eylemek, koymak" vb. birçok anlama gelir. Bu kelime Arapça'nın "aspirin" gibi neredeyse her derde deva bir sözcüğüdür. Türkçe' deki etmek, eylemek veya İngilizcedeki get sözcüğünü çağrıştırır.
Örneğin örnek olmak , misal olmak (darb-ı mesel) empoze etmek, baskı yapmak, zorlamak (darb), kota uyguladı (darabe hıssa), iğne yaptı (darabe hagn), çadır kurdu (darabe heyme), vergi koydu (darabe darîyb), misal verdi, örnek gösterdi (darabe mesel), para pastı (darabe nugt), telefon etti (darabe'l-hatife), vuruşmak, dövüşmek (tedârub), kıvranmak, çırpınmak, bocalamak, telâşlanmak, çalkalanmak (idtırâb), grev, iş bırakma, işi terk etme, ayrılma (idrâb), çalkantı, kriz (idtırâb), sınıf, cins, nevi, (darb), vurguncu, spekülâtör (müdârib), ticarî rekabet, ticarî ortaklık (müdârebe) gibi birçok kelime bu kökten türetilmiştir.
Daha bunlar gibi 70'in üzerinde manası olan bir kelime olduğu için 'darebe' yi anlama konusunda benim tavsiyem uygulamaya yoğunlaşmak olmalıdır.
İslam' bize anlatan ve aktaran iki sağlam kopmaz ip var. Hablullah dediğimiz bu ipler tüm okuyucularımızın çok iyi bildiği üzere 'Kuran ve Sünnet' tir.
Kuran-ı Kerim'in en büyük , en önemli , en sağlam müfessiri Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)dir. Peygamberin 'Salli kema reaytumuni usalli-Namazı benden gördüğünüz gibi kılın' sözü aslında tüm dini hükümleri kapsayan bir emirdir.
Yani; Namazı benden gördüğünüz gibi kılın demek;
Orucu , benden gördüğünüz gibi,
Zekatı , benden gördüğünüz gibi,
Hacc ve umreyi, benden gördüğünüz gibi,
Aile hayatını, benden gördüğünüz gibi,
Eğitimi, benden gördüğünüz gibi,
Siyaseti, benden gördüğünüz gibi,
Ticareti, benden gördüğünüz gibi, yapın demektir.
Ailede ve eğitimde 'darebe' nin yerini ve manasını anlamada Peygamberin 23 yıllık uygulamalarını ele almamız gerekmektedir.
Sadece Peygamberliği döneminde değil ömrü boyunca bırakın insanı , hiçbir canlıya şiddet uygulamayan bir Peygamber hayatı var önümüzde. Böyle bir Peygamberin ümmeti 'darebe'ye asla şiddet içerikli bir mana yükleyemez , yüklememeli. Rahmet Peygamberi en zor şartlarda amcası dahil 70 sahabesini şehit verdiği Uhud dönüşünde okçular ve diğer sahabelere sözlü şiddet dahi uygulamamıştır. Onlara yumuşak davranmıştır. Yüce Allah'ta onun bu tavrını övmüş ve bizlere tavsiye etmiştir.( Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. Ali İmran,3/159 )
Bir gün Hz. Peygamber ile Hz. Aişe Validemiz arasında hararetli bir münakaşa vardı. Bir konuyu tartışıyorlardı. Bu sırada Hz. Aişe Validemizin babası , Hz. Peygamberin en yakın dostu, Hz. Ebu Bekir çıkageldi. Hz. Peygamber eşine babası Hz. Ebu Bekir'i tartıştıkları konuda 'hakem' olarak önerdi. Hz. Aişe Validemiz bu öneriyi kabul etti. Peygamber Hz. Ebu Bekir'in hakem tayin edilmesi üzerine Hz. Aişe Validemize 'Önce kim konuşacak' diye sordu. Tartışmanın heyecanı ve gerginliğiyle Hz. Aişe Validemiz Peygamberimize 'Önce sen konuş , fakat doğruyu söyle' deyince Hz. Ebu Bekir Hz. Aişe Validemizin bu sözüne çok sinirlendi ve kızına bir tokat vurdu ve 'sen nasıl konuşuyorsun Peygamber doğruyu konuşmaşsa kim konuşur' dedi. Peygamber bu tabloya çok üzüldü. En yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir'e dönerek 'Böyle yapmanı istemezdik' buyurdu.
Peygamberin 8 yıldan fazla yanında kalan Hz. Enes b. Malik'in ifade ettiği gibi Hz. Muhammed (s.a.v.) sadece kendisine karşı değil , hiç kimseye , hiçbir canlıya karşı en ufak bir şiddet uygulamamıştır.
23 yıllık Peygamberlik vazifesinde ve 63 yıllık ömründe hiçbir canlıya en ufak şiddet uygulamayan Peygamberin hayatı bize 'darebe' nin şiddet içermeyen 70'in üzerindeki manalarına yönlendirmesi gerekir. Çünkü Peygamber Hz. Aişe'nin tabiriyle yaşayan Kuran'dı. Özellikle eğitimde ve Pedogoji de 'darebe'nin örnek olmak ,numune olmak, hal ve hareketleriyle misal olmak , işin uzmanlarından destek almak kısaca darb-ı mesel olmak manasının alınması gerektiğinin düşünüyorum. Çünkü Abdullah b. Ömer: Biz Peygamber döneminde hanımlarımıza yüksek sesle konuşmaktan korkardık, hakkımızda vahy gelecek zannederdik' sözü de 'darebe' nin anlamında şiddet olmadığını bizlere açıkça gösterir.
Yüzlerce Aile Eğitimi yaptım hepsinde şunu söyledim. İnsanları eğitecekseniz çocuklarınıza faydalı davranışlar kazandırmak istiyorsanız şu gerçeği çok iyi bilmeniz gerekiyor. Bütün insanlığın şehadetiyle gelmiş geçmiş en büyük eğitimci , en büyük öğretmen (muallim=innema buisti muallimen-ben muallim olarak gönderildim) en büyük pedagog Hz. Muhammed (s.a.v.) dir.
Onun hayatında olmayan hiçbir uygulamayı kelime oyunlarıyla İslam'a yamamak hiç kimsenin haddi ve yetkisinde değildir. İslam'a sokulan en büyük bidat olan saltanatın bu dine dair sonradan kattıkları -hayatın her alanında- dinin orijinal hükümlerinden fazladır. Bu sebeple her Müslüman Kuran ve Sünnetin sahih hükümlerine dayalı bir dini öğrenmek ve yaşamak zorundadır. Bu her Müslüman erkek ve kadına farzdır.
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
Zıtlıkların Ortasında Vasatı Bulmak
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Polimat-Entelektüel
Önce Donanım (Hardware) Sonra Yazılım (Software)
İbretlik Bir Ölümden Ders Çıkarabilmek (Fetö Gerçeği)
Yaşlanma “Süreç Odaklı” Bir Gelişmedir ve Anne Karnından Başlar
Üçü Birleyebilir miyiz?