RİM’İN DEDESİ
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Kuran-ı Kerim biz Müslümanları 'fitne katilden (adam öldürmekten) şiddetlidir. (Bakara,2/191)' ayetiyle fitneye karşı uyarır.
Son dönemde kökü biraz eskiye dayanan, içten içe tutuşturulan , yakılan özellikle gezi olaylarıyla birlikte alevleri görünür hale gelen bir fitne ateşi yakılmış durumda.
Peki fitne katilden (adam öldürmekten) daha kötü olduğu halde Müslümanlar bu durumda ne yapmalı ???
Bu soruya bir kelimeyle cevap ver diyen biz fazla okuyamıyoruz diyen okuyucularımızdan başlayalım.
Bu sorunun tek kelimelik cevabı: Her Müslüman ''samimi'' olmalı. ''Ed-dinün nasiha-din samimiyettir.''
Ne demek samimiyet ? Samimiyet: Gerçekten neysen o olacaksın. İçin dışın bir olacak.
Meşhur hikaye.
Deve kuşuna sormuşlar.
'Sen kuş musun kuşsan uç' demişler:
Kanatlarını kapatıp 'ben deveyim' demiş.
Deveysen yük taşı demişler:
Kanatlarını açmış 'ben kuşum' demiş.
İşte fitnenin kaynağı buradadır. Ya kuşsun , ya devesin.
Ülkemizde kurumlar var. Nedir bunlar , misalen:
Devlet , hükümet , iktidar , meclis , ordu , basın , STK'lar , yerel yönetimler v.s
Bunların tüm rolleri anayasa , yasa ve diğer mevzuatla belirlenmiş.
Peki fitne nerden çıkıyor ?
Kurumlar hadlerini ve çizgilerini aşıyor , bir diğerinin işine burnunu sokuyor.
Yıllarca Ülkemizde taşların yerine oturmamasının, fitnenin ana kaynağı bu.
Gezi Parkı olayları ve sonuçları üzerinden tartışmalar devam ediyor. Herkes
bulunduğu yeri unutarak içindeki duygu ve düşünceyi fikir gibi ortaya koyarak olayları soğutmadan değerlendirmeye çalışıyor. Gezi Parkı olaylarını şöyle değerlendirmiştim.
'Gezi Parkı olayları tam anlamıyla 1909 da 104 yıl önce gerçekleşen 31 Mart Vaka sına benziyor aslında.O olayda da hedef zamanın devleti ayakta tutmaya çalışan adamıydı.
O kadar farklı gruplar,farklı gerekçelerle II.Abdulhamit'e yüklenmişlerdi. Bediüzzaman Said Nursi, Rıza Tevfik,M.Akif Ersoy gibi isimlerinde bulunduğu bir çoğu eleştiri de aşırı gittiklerini daha sonra itiraf etmişlerdi.
Başbakan ve yakın çalışma ekibi II. Abdulhamit Han , Adnan Menderes, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan ve benzerlerinin başına gelenleri defalarca çalışmıştı. Çünkü tarih 'ibret alınmadığında' tekerrürden ibaretti. 'İbret alanlar' tarihi yeniden yazabiliyorlardı. Ve o 2. Yolu tercih etti. Kendi tarihini yazıyor.1909 31 Mart vakası ve bu gün. İnceleyin o kadar çok benzerlikleri var ki. Ama o günden bu güne ülkede köprünün altından çok sular aktı.Ne Ankara, o İstanbul Ne de Selanik te bekleyen bir hareket ordusu var. Artık herkes ülkesinin geldiği konumunu iyi okumalı ve 150 yıllık alışkanlıklarını bırakmalı. Yoksa daha çok ÇARK ETMEK ve DÜMEN KIRMAK zorunda kalacaklar. Her ÇARKTA ve DÜMENDE hem kendilerine hem de ülkelerine çok şey kaybettirecekler' demiştim.
Hala bazıları raporlar yayınlayarak Gezi olaylarının 2 belediye başkanının açıklamasıyla önleneceği iddiasını dillendirmeye devam ediyor.
Oysa yukarıda saydığım tarihi tecrübeyi ekibiyle beraber değerlendiren Başbakan bu büyük seli ,tsunamiyi çok stratejik ciddi ve önemli ve fedakarlık yaparak iki adım atarak ülkesi zarar görmeden savuşturdu. Bunları yakında daha açık yazıp çizeceğiz.
Genelkurmay Başkanlığı yakın zamanda yaptığı açıklamayla görevleri gereği üstleriyle bazı çalışmaları yaptıklarını ama bunu medya ve kamuoyu üzerinden yapmanın uygun olmadığını söyleyerek kendi açısından fitnenin kapısını kapatmıştır.
Burdan herkes dersini almalı. Durduyu yeri ve görevini bilmeli. Göreviyle alakalı konularda kesin bilgi sahibi olarak konuşmalı.
Aksi takdirde İsra suresi 36. Ayetteki tehditin muhatabı olur ve fitnenin tarafında bulunur.
Mesele şu ki; taraftarlarımızı hav'eb'in köpeklerinin bulunduğu alandan uzak tutmak olmalı. Taraftarlar oraya gittikten sonra provokatörler her daim bulunur.
Dostlar ,şerefli Müslümanlar; Uhudun okçuları görev ve sorumluluklarını bilmeli , görev yerlerini harp alanındaki ganimeti gözeterek asla terk etmemeli.
Uhud kaybedilirse herkes kaybeder, ümmet kaybeder ve fatura okçulara kesilir.
Cenabı Hak; 'siz dilinizi temiz tutun ki ben de ellerinizi temiz tutayım' diyor.
Allah dillerimizi ve ellerimizi fitneden muhafaza etsin. Amin.
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
Zıtlıkların Ortasında Vasatı Bulmak
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Polimat-Entelektüel
Önce Donanım (Hardware) Sonra Yazılım (Software)
İbretlik Bir Ölümden Ders Çıkarabilmek (Fetö Gerçeği)
Yaşlanma “Süreç Odaklı” Bir Gelişmedir ve Anne Karnından Başlar
Üçü Birleyebilir miyiz?