KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
Üzerimize boca edilen kötü haberler
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
AK EYLESİN
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
25. EVREN DENEYİ VE İNSANLIĞIN KARANLIK GELECEĞİ
500’ünü yıktık daha da yıkacağız
NAMAZ; İSLAM DİNİNİN DİREĞİDİR
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Yüce Allah insanı kainata halife olarak yarattı.Ve onun dümenini yönetecek iki önemli cihaz verdi.Akıl ve kalp.İnsanoğluna, aklını ve kalbini kullanıp nefis ve diğer duygularını onların yönetiminde vermesi durumunda dünya ahiret mutluluğuna ulaşacağını 124 bin Peygamber ve ellerindeki semavi kitaplarla müjdeledi.
Bunu çok iyi bilen İblis insanoğlunun yönetim sistemini ters yüz etme konusunda çok çalıştı,çalışıyor kıyamete kadar çalışacak.
İblis aklı ve kalbi nefis ve hayvani duygulara hizmet etmek için bir alet haline getirme projesini bu gün başarıyla yürütüyor.Her insanda beyin var,akıl var, kalp var ama bir çoğunda yönetici olması gereken akıl ve kalp hizmetçi durumunda.
Bu gün bürokrasi de , siyasette , ticarette, yanlış bir saygı anlayışı ile Kuranı Kerim’i sarıp sarmalayıp yüksekçe yere asmak gibi beynini ve kalbini sarıp kullanmadan hareket eden bir dolu beyinsiz insan var.
Evet çok hareket ediyorlar,doğru çok çalışıyor gibi görünüyorlar ama nereye,kime çalışıyorlar,hangi ürünü çıkarıyorlar,hangi amaca hizmet ediyorlar belli değil.
Bu konuya çok güzel bir misal:
‘’Büyük Amerikan imalat fabrikalarından birinin yönetim kurulu üyeleri kâr ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığına takılmışlar ve bunu bir hayli indirmenin mümkün olacağını düşünmüşler. İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürü denen bu adamın neler yaptığını bir görmelerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul etmişler.
İki kişilik heyet bir sabah sessizce fabrikaya gitmiş ve fabrika müdürünün Odasına girmiş. Gördükleri manzara şu olmuş: Fabrika müdürü elinde kahve fincanı, ağzında piposu, ayakları masanın üstünde, etrafa halka dumanlar yaymakla meşgul. Masanın üstünde ne bir dosya, ne bir kağıt hiç bir şey yok.
Bir müddet kendisi ile oradan buradan konuşan heyet azaları bu müddet zarfında müdürün hiç bir işle meşgul olmadığını ve yalnız bir kaç basit telefon konuşması yaptığını görmüşler.
Heyet üyeleri edindikleri izlenimi İdare Meclisine rapor etmişler. Raporda; fabrika müdürü denilen zatın yanında bulundukları üç kusur saat zarfında hemen hemen hiçbir şeyle meşgul olmadığını ve bu bakımdan böyle basit bir iş için verilen yıllık 100,000 dolardan en aşağı üçte ikisi nispetinde bir tasarruf sağlanabileceğini ifade etmişler.
Tabii fabrika müdürü maaşından olacak bu indirime razı olmamış, işten ayrılmış.
Yeni maaşla çalışmayı kabul eden bir çok istekli arasında bir zat yeni fabrika müdürü tayin edilmiş.
Üç aydan sonra idare meclisine gelen imalat istatistiklerinde az, fakat dikkati çekecek kadar bir düşme başlamış, fabrika müdürü yenidir, tabii bu kadar acemilik olur demişler.
Altıncı ayın sonunda istatistik eğrisi bir hayli düşmüş.
Eski heyet azaları yeni fabrika müdürünü Odasında ziyaret etmişler. Adamcağız kan-ter içinde, bir elinde telefon, öteki eli evrak imzalamakla meşgul, başıyla gelenlere oturmalarını işaret etmiş. Gelen giden o kadar çok ki, adamla doğru dürüst konuşmaya bile imkan olmamış. Fakat heyetin kanaati şu olmuş.; Böyle canla başla çalışan bir adam başta olduğu müddetçe işlerin düzelmemesi için hiçbir sebep yoktur, biraz daha bekleyelim.
Sene sonu gelmiş, her zaman kâr eden fabrikanın bilançosu zararla kapanınca idare Meclisi azaları birbirine girmişler ve işi yeniden incelemeye başka bir heyeti memur etmişler.
Yeni heyet müdürün Odasına değil, fabrikaya gitmiş ve iş başında bekleyen insanlar görmüş, sebebini sormuş aldıkları cevap şu: Hususi bir döküme başlayacağız, fabrika müdürü ben gelmeden başlamayın dedi, biz de bekliyoruz, Her halde elektrik atölyesinden bir türlü ayrılmaya vakti olmadı.
O sırada gözleri, yaşlı bir usta başıya ilişmiş, adamı şöyle bir kenara çekmişler ve fabrikanın eskiye nazaran daha fena çalışmasının sebeplerini sormuşlar. Yaşlı ustabaşı içini boşaltmak ihtiyacını uzun zamandır hissetmiş olacak ki:
-Baylar demiş, eski Müdürümüz teferruatla uğraşmaz, ileriye ait planlar yapar, işi bize bırakır, biz de normal zamanlarda onu rahat bırakırdık. Ani veya içinden çıkamayacağımız olağanüstü bir problemle karşılaştığımız zaman ancak ona başvururduk o zaman da bilirdik ki, o bizim bu müşkülümüzü çözecek. O hakiki fabrika müdürü idi. Güler yüzlü idi, piposunu İçer, bizle şakalaşır, fakat hepimiz için düşünürdü. Şimdiki müdür de çok dürüst, iyi niyet sahibi, hatta çok daha çalışkan bir adam. Fakat o hiçbirimize inanmıyor, her işin kendisi tarafından görülmesini istiyor. Yani o, bizim yerimize usta başılık yapıyor, tabii biz de amele çavuşu mertebesine düşüyoruz, haydi neyse buna da aldırmayalım, ama fabrika Müdürlüğü boş kalıyor. Elinde piposu, ileriyi görmeğe çalışan, tedbir alan, düşünen adamın yerinde kimse yok.
Eski fabrika müdürünü tekrar oraya getirmek isteyen idare Meclisi, bir senelik acı tecrübesinden sonra 100,000 yerine 150,000 dolarla onu ancak gelmeye razı etmişler.
İdarecilik güç bir sanattır. Öyle bir sanat ki, eseri gözle görülmez ve ölçülmesi de ancak mukayeselerle ve senelerin tecrübeleriyle biraz mümkün olabilir. Büyük liderler gibi onları da, o kuruluşun bitaraf bir tarihçisi kıymetlendirebilir. Onun için günlük takdir bekleyenlerden bu sanatın sanatçısı çıkmaz.
Başkaları için tavsiyede bulunmak, yeni bir yol teklif etmek, hatta karar vermek kolaydır. Güç olan, bunları yapmaktan kaçınmak, gururumuzu yenmek ve ancak kendimiz için karar vermektir.
İdarecilik öyle bir sanat ki, eseri gözle görülmez ve ölçülmesi de ancak mukayeselerle ve senelerin tecrübeleriyle biraz mümkün olabilir. ‘’
(Nüvit Osmay’ın “İnsan Mühendisliği” kitabından)
Her insan çobandır ve sürüsünden mesuldür.İdarede asıl olan akıl ve kalbi ön plana çıkarmak modaya uyup çok hareket eden organları ön plana çıkararak kalbi ve aklı ele,ayağa hizmetçi etmemektir.
Kuranı Kerim beyni olup ta kullanmayanlara ‘beyinsizler’ diye hitap eder.
‘’Musa, tayin ettiğimiz müddette milletinden yetmiş kişi seçti; onları sarsıntı tutunca dedi ki: 'Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, içimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanından başka bir şey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin.'’ Kuranı Kerim,Araf,7/155
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Polimat-Entelektüel
Önce Donanım (Hardware) Sonra Yazılım (Software)
İbretlik Bir Ölümden Ders Çıkarabilmek (Fetö Gerçeği)
Yaşlanma “Süreç Odaklı” Bir Gelişmedir ve Anne Karnından Başlar
Üçü Birleyebilir miyiz?
Beyin-Beyincik-Vicdan=Yasama-Yürütme-Yargı
Geçmek mi, Kalmak mı?
Metafor (Mesnevi/Kabak Metaforu)
İnanç/Düşünce/Ahlak