RİM’İN DEDESİ
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Bir toprağın, bir coğrafyanın fethedilmesinde, kazanılmasında, orada hâkimiyet kurulmasında kısaca gerçekten "vatan" haline getirilmesinde askeri güçten daha önemlisi gönüllerin fethedilmesi gerekliliğini insanlık tarihi bize defalarca göstermiştir.
Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında da en büyük pay askeri fetihlerden ziyade "gönüllü hareketler" tarafından yapılmış olan "gönül fetihleri" ne aittir. İslam'ın Anadolu'daki yayılışında - Aşık Paşazade'nin yaptığı dörtlü tasnif "şablon" olarak tarihçiler tarafından kullanılmıştır- dört grup etkili olmuştur. Bunlar:
1.Gaziyanı Rum,
2.Baciyanı Rum,
3.Ahiyanı Rum,
4.Abdalanı Rum'dur.
Bu dört grup 900'lü yıllardan itibaren Anadolu'ya gelmiş ve birbiriyle kardeşlik, dayanışma duyguları içinde faaliyet göstermişlerdir. Gaziler, Bacılar, Ahiler ve Abdallar Peygamberimizin Hz Ali'ye söylediği hadisi ideal olarak almışlar ve hiçbir zaman hadisin manasını unutmamışlardır. Resulullah Hayber'in fethiyle görevlendirdiği Hz Ali'ye şöyle demişti: "Vallahi senin vesilenle bir kişinin imana, hidayete ermesi, üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır. "
Çoğu Türkmen olan bu gaziler Anadolu'daki İslami faaliyetleri "örgütlü davet" şeklinde yürütüyorlar ve bu dört grup birbirleriyle yardımlaşıyor, birbirlerinin eksiğini tamamlıyorlardı. Bunlar sosyal yardımlaşma müesseseleri kuruyor, toplumda yardıma ihtiyacı olan çocuk, yaşlı, borçlu, garip, misafir herkese merhamet kanalları oluşturuyor ve "kimsesiz ve muhtaç" herkese sahip çıkıyorlardı.
Anadolu Gazileri yıllar süren davet ve gayri nizamı gazalar sonucu ülfet peyda ettiği Anadolu'nun Rum halkıyla yaşamaya alışmışlardı. Zaten Gazilerin mücadele ettiği asilzadeler, toprak ağaları, tekfurlar ve Bizans yönetimi Anadolu halkını yıllardır sömürerek canlarından bezdirmişlerdi. İşte yıllarca zulümlerden bıkmış ve şefkat ve merhameti unutmuş olan halk bu gönüllü teşekküllerde aradıklarını buluyorlardı. Hiçbir menfaat beklemeden sadece Allah rızası için yapılan bu hizmetler insanların gönlünü fethetmişti.
Gaziyan, Ahiyan, Baciyan ve Abdalan hareketi bugünkü tabiriyle birer "gönüllü kuruluş" hüviyetinde idi. Kendisini İslam'a adayan fertlerin disiplinli, inanç, duygu, düşünce ve eylem birliğini bünyelerinde gerçekleştirdikleri cemaat hareketleriydi. Temelini istibdat ve maddi güce dayalı saltanatın değil, sevgiye, inanca dayalı kardeşliğin oluşturduğu bu cemaatlerde faziletlerin tümünü içine alan "fütüvvet" ilkesinin ayrıcalıklı bir yeri vardı. Cömertlik, mertlik, cesaret, kahramanlık, tevazu, hilm, şefkat, hoşgörü, ülfet, muhabbet, meveddet ve fedakârlık gibi tüm faziletleri bünyesinde toplayan "fütüvvet" in tarihi çok eskilere dayanmaktadır.
Tüm İslam topraklarında bir hasbi faziletliler ordusu olarak yaşayan fütüvvet teşkilatlarının Anadolu'daki uzantısı Ahilik olmuştur. Genellikle esnaf, tüccar, zanaatkârlar arasında yaygın bir meslek kuruluşları gibi de çalışan Ahiyanı Rum Gazilerin ekonomik kolu olarak faaliyet gösteriyorlardı. Baciyanı Rum Gazilerin hanımları olup onlarda İslami faaliyetlerini kadınlar arasında sürdürüyorlardı. Gazi, Ahi ve dervişler üçlü bir saç ayağı oluşturmuşlar ve Anadolu fethinin gerçek kahramanları olarak tarihe geçmişlerdir.
Tarihin bu gönül kahramanlarını kısaca hatırladıktan sonra "hayırlı bir bilgi"nin gereği olarak biz bu gün bu tarihi bilgileri nasıl okur, nasıl günceller, nasıl günümüze uygularız? gerçeği karşımıza çıkıyor. Çünkü bilgi insanlara bir fayda veriyorsa hayırlı bir bilgidir. Faydasız ilimden Allah'a sığınırız. İşte bu kısa tarihi gezintiden sonra günümüzdeki bir fütüvvet hareketine geçeceğim.
Böyle tarihi arka planı olan hatta göçmen kuşlar için dahi gönüllü kuruluşlar vakıflar kuran dedelerin torunlarından oluşan bu günkü toplumumuzda “gönüllülük” kavramına yönelik yeni bir farkındalık geliştirmek , gönüllü çalışmanın yaygınlaşmasını sağlamak, toplumsal kalkınmaya katkı sağlayacak insan kaynağı ihtiyacını güçlendirmek üzere hayata geçirilen “Toplum Kalkınmasında Gönül Elçileri Projesi”, 2 yıl sürecek olup toplam 5 aşamadan oluşmaktadır. Bunlar;
Koruyucu Aile
Kaliteli Yaşlanma ve Kuşaklar Arası Uyum
Engelli Hizmetlerine Erişim
Aile ve Yoksulluk
Kadın ve Güçlenme
Projenin ilk aşamasını Koruyucu Aile hizmetlerinin yaygınlaştırılmasıdır. Projede koruyucu aile için 6 aylık bir süre öngörülmektedir. Konya'da koruyucu aile talepleri konusunda 18 ailemiz sırada olup , 38 ailede ise 44 çocuğumuzun bakımı yapılmaktadır.
Kadınlar, Çocuklar , engelliler , yaşlılar , gaziler ve şehit aileleri , yoksullar , madde bağımlıları ve gönül elçilerinin yerel düzeyde öngördükleri gruplar la ilgi çalışmak isteyen tüm 'gönül erlerini' gönül elçisi olmaya çağırıyorum.
'Gönül elçisi' olmak isteyen Konya'da yaşayan vatandaşlarımız www.konyagonulelcileri.gov.tr adresine başvurup çalışmak istedikleri dezavantajlı grubu seçebilirler. Bu seçim sonucunda kendilerine dönülecek ve çalışmak istedikleri alanda kendilerine yardımcı olunacaktır.
Okuyucularıma gelin 'gönül elçimiz' olun. 'Bir gönülde siz koyun' davetimi yapıyor yazıma Mevlana Celalettin Rumi'nin sözüyle son veriyorum:
Allah kapısına binlerce altın torbası getirsen ,
Allah, 'bize getireceksen gönül getir' der.
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
Zıtlıkların Ortasında Vasatı Bulmak
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Polimat-Entelektüel
Önce Donanım (Hardware) Sonra Yazılım (Software)
İbretlik Bir Ölümden Ders Çıkarabilmek (Fetö Gerçeği)
Yaşlanma “Süreç Odaklı” Bir Gelişmedir ve Anne Karnından Başlar
Üçü Birleyebilir miyiz?