“Gâh olur gurbet vatan, Gâhi vatan gurbetlenir”

Gazeteci Haşmet Babaoğlu bir gazeteye verdiği röportajda dünyadaki ‘ev’ lerimizle alakalı şu tespiti yapıyor.’ Dönüp dolaşıp asıl evine dönmek. Çok acayip bir şeydir, o. Ama son yıllarda ben 'kendi evimiz' dediğimiz yerlerin de evimiz olmadığını düşünüyorum.
Ruhun evi yok! Evleri döşemekle bu kadar kafayı yememiz; oradaki evim, buradaki evim falan, bunların hepsi hikâye! Aslında kendimize bile itiraf edemediğimiz bir şeyi fark etmemiz var.
Nedir o fark edemediğimiz şey ?
Ruhun evi yok. Onun evi olmaz!
 Gurbetteyiz!
Gazeteci: Mutsuzluğumuz ve hüznümüz, bundan mı?
H.B: Onlar da parçalardan biri ama çok derin konular...
Ev, mobilya, tasarım şu bu...
 Olmuyor ya!
 Kendimizi içine koyamıyoruz.
Tam "Burası iyi." diyoruz, kendi kendimize kaldığımızda, "Hayır, burası senin değil." diyoruz.’(http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1321329&title=izmir-turkiyenin-en-kultursuz-sehridir&haberSayfa=2 )
Mevlana Celalettin Rumi bizzat kendi eliyle yazdığı Mesnevi’nin fatihası olan ilk 18 beytinde de aynı temayı işliyor:
‘Duy şikayet etmede her an bu ney,
Anlatır hep ayrılıklardan bu ney.
Der ki feryadım kamışlıktan gelir,
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek
İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Kim ki aslından ayırmış canını,
Öyle bekler, öyle vuslat anını…
Yine Mevlana, ‘ dünyaya dalanları, dünyalık için ahiretini feda edenleri rüyasında hazine bulan kişiye benzetir. Uyanınca her şeyleri yok olur gider’ der.
Merhum Samiha Ayverdi’ye kulak verelim: “....Servet, saltanat, nesep, haseb ve unvan, bu âlemde birer kalp akçeden başka bir şey değildir.” (Yaşayan Ölü’ den) ,
 “...Ben geceyim, gün isterim.
Ben ateşim kül isterim.
Ben şiirim vezn isterim.
Ben dertliyim, şifâmı ver.
Parça değil, tam isterim.
 Tükenmişim çâremi bul,
bütünleşmiş can isterim. (Yusufçuk’tan)
Necip Fazıl merhum, ‘Fazla ciddiye almayın bu hayatı ! Nasıl olsa içinden canlı çıkamayacaksınız’ söyler.
Bilge kral Aliya İzzetbegoviç ‘Hayat inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur’ der.
Bediüzzaman Said Nursi ‘Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:"Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân'a teslim eyledim, gayrı istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcûdâtı umumen isterim." Sözleriyle aynı konuya dikkat çeker.
Peygamberimiz de bu konuyla alakalı ‘Ben kim, dünya kim! Dünya (hayatı) ile benim ilgim, bir ağacın altında gölgelenip sonra da bırakıp giden yolcunun durumu gibidir.’(Tirmizî) sözünü söyler.
Ramazan ayının kalplerimizi yumuşattığı bu mübarek zaman ve iklimde bu sözlerin ışığında dünyaya bakışımızı tekrar gözden geçirmemiz ve kazandığımız bu durumu tüm yıla ve ömre yayabilmemizi Yüce Rabbim hepimize nasip ve müyesser eylesin amin.


Yazarın Diğer Yazıları