AYMANAS’TA ZAMAN
İSLAM VE SAVAŞ
BİR DÜNYA DELİSİ: TRUMP
Konforlu iş belediye başkanlığı
ÂRİF OL, ZARİF KAL
SURİYE
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
İyi Oyunların Galibiyete İhtiyacı Var
ÇORBA
AHLAKI DİNDEN AYRI DÜŞÜNEBİLİR MİYİZ?
“Üzümün Sapı, Armudun Çöpü, Muzun Kabuğu” Yenir mi?
Bir imtihandı Gazze ama kimse geçemedi
TFF, MHK, Müsabaka Hakemleri ve Bir Miktar Fenerbahçe…
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
İnsanda id, ego ve süper ego vardır.
İd; ilkel kimliktir,orada,fücur,takva karışıktır,hepsi birlikte kaynar bir düdüklü tencerede kaynayan yemek gibi.
Ego; tencerenin kapağıdır.Örter yemeğini üstünü.Fücuru da takvayı da engeller.Lastik contası vardır ve sızdırmaz asla buharı,kokuyu ve sıvıyı.
Süper ego; düdüklü tencerenin düdüğüdür.Buharı ve kokuyu uygun olduğu kadar tahliye eder.Tokmağın ağırlığı ayarlar tahliyenin dozunu.
Kamil insan bu üç duyguyu dengeli ve uyumlu bir şekilde kullanmalıdır.
Sözünü, davranışını, tavrını iyice içinde pişirmelidir.
Ham söz ve ham hareketi salmamalıdır aleme.
Ya da düdüklünün düdüğünü tamamen kapatmamalıdır.
Düdüğü tamamen kapatanlar cinnetle patlayanlardır.
Contası bozuk , ya da kapağı olmayanlar da çiğlikleriyle perişan ediyorlar kendilerini ve çevrelerini.
‘İşlerin hayırlısı vasat olandır’ buyurur Allah Resulü.
Kuvveyi akliye, kuvveyi gadabiye ve kuvveyi şeheviyemizi düdüklü tenceremizde pişirelim.
Pişirelim ki ; kuvveyi akliyemiz vasatı olan hikmet(hakkı hak bilir, imtisal eden; bâtılı bâtıl bilir, içtinap eden) mertebesinde olsun , ifradı cerbeze(hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olmak) , ya da tefridi (hiçbir şeyden haberi olmaz) gabavet olmasın.
Pişirelim ki ; kuvveyi gadabiyemiz vasatı olan şecaat(hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz) mertebesinde olsun,ifradı tehevvür(ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmamak) ya da tefridi cebanet(korkulmayan şeylerden bile korkmak) olmasın.
Pişirelim ki; kuvveyi şeheviyemiz vasatı olan iffet(helâline şehveti var, harama yoktur) makamında olsun , ifradı fücur(namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olmak) yada tefridi humud (ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası olmayan) olmasın.
İşte o zaman her gün 40 defa Rabbimize bizi iletmesi için dua ettiğimiz Sırat-ı Müstakimi tarif eden hikmet-şecaat-iffet mertebelerine nail oluruz.
Rabbim hepimizi nimetlendirdiği kulları olan Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerin yolu olan Sırat-ı Müstakime iletsin ve o yoldan ayırmasın ve o yol üzerinde son nefesimizi teslim etmemizi nasip ve müyesser eylesin.
“Üzümün Sapı, Armudun Çöpü, Muzun Kabuğu” Yenir mi?
Bizi Kim Daha İyi Yıkar? Su mu, Ateş mi? (Gassal Dizisi Üzerine)
Kan Bağışı mı? Hacamat mı?
Kavgaların Asıl Sebebi Nedir?
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
Zıtlıkların Ortasında Vasatı Bulmak
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var