RİM’İN DEDESİ
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Aile kurumu, İslam dininin sahih kaynakları Kur'an-ı Kerim ve Sünnette ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Ve bu konuda en temel referans noktamız da Kur'an-ı Kerim'dir. Öyle ki Hz Aişe (r.anha) validemiz, Efendimizin (asm) ahlâkını soranlara; "Siz Kur'ân'ı okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur'ân'dı.” diye tarif etmiştir.1
Yüce Allah bebeğin doğumundan itibaren insanın yetişmesini temel alan ayetler göndermiştir. Tam 3 ayetle bebeğin anne tarafından en az 24 ay emzirilmesini emretmiştir.2 Zira bebeğini emzirmekle sadece dünyanın en değerli gıdası olan anne sütünü değil, aynı zamanda bebeğinin ömür boyu etkileyecek olan şefkati, merhameti, muhabbeti ve özgüveni verir. Bu nimetten mahrum kalan bebeklerde "oral fiksasyon” gelişir. Bu sendrom bütün olumsuzlukların kaynağı kabul edilmektedir.3
Bu konunun önemini bilen beşeriyet tecrübesi son 150 yıla kadar bebeklerin mutlaka bir aile içerisinde büyütülmesini önemsemiştir. Peygamberimizde önce dedesi Abdulmuttalip, O'nun vefatı üzerine de amcası Ebu Talip'in yanında bugünkü anlamda "koruyucu aile” formatında büyüttü. Kendisi de Zeyd bin Harise, Ali bin Ebu Talip ve Enes bin Malik'in koruyucu ailesi oldu. Ashab-ı Suffe'yi ilk sosyal hizmet kurumu olarak sayabiliriz. Orada dezavantajlı gruplara yönelik tüm hizmetler yerine getiriliyordu. Allah Resulü ashabı-ı suffeye o kadar önem veriyordu ki, onların ihtiyaçları kızı Hz. Fatıma(r.anha)'nın ihtiyaçlarından önde geliyordu.4
Tarih boyu tarihte etkili olan kişilerin iyi bir aile içerisinde yetiştiklerini görürüz. Sağlıklı birey için ve huzurlu toplum için mutlu bir aile gerekliliktir. O halde iyi bir gençlik için en önemli önceliğimiz iyi bir aile kurumudur.
Aileyi bir bina gibi düşünürsek, 12 şiddetinde sosyal problemlere dayanacak bir aile yapısının teorik alt yapısını ortaya koyduk. Ailede huzur çin temelde ana taşıyıcı kolonlar olarak 3 ilke ve 6'da yardımcı kolon olarak 6 ilke belirledik. Sohbet(iletişim) birliği, sevgi birliği ve sabır birliği ana esasları teşkil ederken, sofra birliği, seccade birliği, seyahat birliği, sayfa birliği, samimiyet birliği ve sistem birliği yardımcı kolonları oluşturur.5
Zira aile birlikteliğin en zirvede olduğu kurumdur. Genç bir ömür boyu ihtiyaç duyacağı bütün erdemleri aile birlikteliği sayesinde öğrenir. Aynı çatı altında ama odalarında yalnız insanlar aile değildir. Biz bu anlamda 9 S'e "birlik” ifadesini ekleme zarureti duyduk.
İslam teoriyle pratiğin birlikte yaşanması hatta ahlakın teessüs ederek bir Müslüman'ın hasenat dediğimiz kişisel ibadetlerini toplum hayatında yansıması olan salihatla taçlandırmalı ve bütün bu davranışları onda bir İslam ahlakı haline gelmelidir. Bu sürecin en önemli kısmı aile kurumu içerisinde gelişmektedir.
Hasenatın, salihatle birlikte yaşanıp ahlaka dönüşeceği en uygun şartlar önce aile içerisinde; daha sonra ise geniş aile tabir edebileceğimiz gönüllü teşekküller kurup cemaatle hareket etmekle mümkündür.
Amelin salih olması için temel olarak 3 şartın birlikte bulunması zarureti vardır: Adalet6, düşünce özgürlüğü7 ve şuradır.8 İslam cemaat dini olup Müslümanların bütün işleri işleri için gönüllü teşekküller kurmak zorundadır.
Erkam'ın evinde Hz. Peygamber'in eğitim ve öğretiminden istifade edenlerin sayısı otuz iki erkek, on üç kadın olmak üzere kırk beş kişi olup, sekiz tanesi okuma yazma biliyordu. Yaş ortalamaları ise 25-28 idi. İslam'ın ilk yetişkinler okulu olan Dar'ül-Erkam'da eğitim-öğretim vahyin ışığında ve Hz. Muhammed'in rehberliğinde yürütülüyordu. Dar'ül-Erkam'da sabahın erken saatlerinden gün kararıncaya kadar devam eden eğitimin konusu sağlam bir akide, sağlam bir akıl ve sağlam bir ruh eğitimi idi. Hz. Peygamber kendisine inanan bu insanların önce kalplerindeki, kafalarındaki ve ruhlarındaki batıl inançları temizleyip onların yerine tevhid akidesini yerleştirerek şahsiyet eğitimi veriyordu.9
Yine Hz. Peygamber İslam'ın en büyük ordusunun komutanlığını 19 yaşındaki Üsame bin Zeyd'e vererek gence ve gençliğe ne kadar önem verdiğini ortaya koymuştur. Hz. Ebu Bekir'de Peygamberimizin vefatından sonra itirazlara rağmen Üsame bin Zeyd'in orduyu komuta etmesi konusunda kararlı bir durum sergilemiş, O da gençliğe verdiği önemi ifade etmiştir.10
Hilfü'l-fudûl ile başlayan bu güzel gelenek, ashab-ı suffe ile devam etmiş ve İslam Medeniyetinin en önemli sivil toplum kurumları olan vakıflar teşekkül etmiştir. Bu iş daha
sonra her mahalleye ayrı ayrı kurulmuş "avarız vakıfları” ile zirveye çıkmıştır. Avarız vakıfları toplumun her tür taleplerine ne kısa yoldan ve en hızlı şekilde müdahale eden sivil toplum kuruluşlarıydı.11 1839 yılında Tanzimat Fermanıyla kaldırılana kadar toplumun mahallenin çimentosu işlevini gördü. 1839'da kaldırılmasından sonra Avarız vakıflarının yerini bankalar almaya başladı. Bu Müslüman toplum için tam bir kırılmaydı.
Bugün özellikle gençliğimiz toplumun her tür ihtiyacına cevap verecek avarız vakıfları benzeri sivil toplum kuruluşları kurmalı ve aktif bir şekilde olanlara destek vermelidir. Ailenin kurulması konusunda evliliğin kolaylaştırılması, evlenecek gençlerin eğitilmesi de sivil toplum kuruluşlarının öncelikleri arasında yer almalıdır.
Dünyanın her zamankinden daha fazla Müslümanlara ihtiyaç duyduğu günleri yaşıyoruz. Her konuda üstadımız ve rehberimiz olan Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.)'in genç yaşta açtığı bu kutlu yolu daha da genişleterek dünyada aç, açıkta hiçbir canlı kalmayacak şekilde genişletecek sivil toplum kuruluşları kurmalı, kurulanlara destek vermeliyiz. Kızılay ve Yeşilay gibi Stk'lar başta olmak üzere hayra anahtar, şerre kilit tüm organizasyonlara gücümüzün yettiğince destek vermeliyiz.
Unutmayalım ki; Rabbimiz bizi garip-gureba, fakir-fukara, kimsesiz ve öksüzlerle imtihan ediyor. Rızasının garip gönüllerde, viranelerde olduğunu ifade ediyor ve bu sarp yokuşu aşanın sevgili kulu olduğunu müjdeliyor.12
Özellikle itici güç olan gençlerin her STK'da Genç-Kızılay, Genç-Yeşilay, Genç-Diyanet Vakfı gibi oluşumlarla varlıklarını hissettirmeleri önemlidir. Böylece tecrübe ile çekirdek ailelerinden aldıkları enerjiyi daha geniş aileleri olan sivil toplum kuruluşlarında kullanarak etkin ve verimli bir teşkilat çalışmasına imza atacaklardır.
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
Zıtlıkların Ortasında Vasatı Bulmak
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Polimat-Entelektüel
Önce Donanım (Hardware) Sonra Yazılım (Software)
İbretlik Bir Ölümden Ders Çıkarabilmek (Fetö Gerçeği)
Yaşlanma “Süreç Odaklı” Bir Gelişmedir ve Anne Karnından Başlar
Üçü Birleyebilir miyiz?