Çalışan ve çalıştıran gazeteciler

Gazetecilik,   ‘Hak için halkın sesi olmaktır'.  Bugün Çalışan Gazeteciler Günü. Halkın sesi olmayı mesleğin şerefi gören tüm meslektaşlarımın gününü kutluyorum.

Çalışan Gazeteciler Günü'nün bir hikâyesi var.

1960 darbesinin ürünü olan dönemin iktidarı 1961 yılında gazetecilere çeşitli haklar veren ve gazeteciler arasında 212 sayılı yasa olarak bilinen kanunu hazırlayıp yürürlüğe koydu.  O dönem Türkiye'de yayın yapan en etkili 9 gazetenin sahibi ‘mesleki sakıncalar' doğuracağı gerekçesi ile durumu ortak bir bildiriye imza atarak protesto etti ve gazetelerini 3 gün boyunca kapatacaklarını duyurdu.

Gazeteciler bu karara ‘Basın' isimli bir gazete çıkararak karşılık verdi. Gazete sahipleri durum karşısında pes etmek zorunda kaldı.

Aslında basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetleri düzenleyen kanun 1952'de çıkan 5953 sayılı kanun. Bu kanunun bazı maddeleri yukarıda bahsettiğim hadise doğrultusunda 1961 yılında 212 sayılı kanunla değiştirildi. Gazeteciler kendi lehlerine yapılan bu değişikliğe izafeten o günden buyana yasayı 212 sayılı kanun olarak adlandırmaktadır.

Türkiye'de basın ile ilgili birden çok gün ve bayram bulunuyor. Bunlardan biri de her 24 Temmuz'da kutlanan Basın Bayramı. İkinci Meşrutiyetin ilan tarihi olan günü esas alan bu bayram Türkiye'de Gazeteciler Cemiyeti'nin 1948 yılında aldığı kararla kutlanmaktadır. II.Abdülhamid Han'a nispetle (tepki)  ilan edilen bu bayramın kutlama amacı üzerinde tartışmalar mevcut.

Dünya'da ise 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor.  Birleşmiş Milletler 1993 tarihinde aldığı bir kararla 3 Mayıs'ı Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan etti.   Bu karar, Namibya'nın başkenti Windhoek'te 1991 tarihinde düzenlenen "Bağımsız ve Çoğulcu bir Afrika Basınını Teşvik Etme' seminerine istinaden alındı.  Kararda seminerin son günü olan 3 Mayıs'ta yayımlan bildiri esas alındı.

Uluslararası alanda 2 Kasım günü de özel bir öneme sahip. 2 Kasım 2013'de Mali'de Fransız gazeteciler Claude Verlon ile Ghislaine Dupont'un öldürülmesi üzerine Birleşmiş Milletler tarafından bu gün Gazetecilere Karşı Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele günü olarak tanımlandı.

Basın günü olarak ilan edilen ilk iki günün anlamlarına (10 Ocak-24 Temmuz)  bakıldığında kamuoyunun tamamının fikriyatını içine alan kapsayıcı bir derinliğe sahip olmadığı görülüyor. Diğer ikisi ise  (3 Mayıs-2 Kasım)  ise milli değil. Türk medyasının kendisine;  kapsayıcı, anlamlı ve tartışmasız bir gün bulması gerektiği kanaatindeyim. Mesela, ülkemizde yayımlanan ilk gazetenin ilk yayım günü basın günü olarak kutlanabilir. Bu düşünceme katılan bazı meslektaşlarım 21 Ekim gününü ‘Gazeteciler Günü' olarak kutlamakta. Bu gün Osmanlı'da ilk gazete kabul edilen Tercüman-ı Ahval Gazetesi'nin kuruluş tarihi olan 21 Ekim 1860'a tekabül etmekte.

Aslında bugün konuşacak mevzu bu olmamalı. Çalışan Gazeteciler Günü'nde Çalışan Gazetecilerin haklarından ziyade, medya kuruluşlarının içerisinde bulunduğu sorunlar konuşulmalı. Çalışan gazetecilerin sorunları olduğu gibi çalıştıran gazetecilerin de sorunları var. Bu sorunlar çözülmeden gazeteciler hak ettikleri imkanlara kavuşamazlar.  Zira medya varsa ve ekonomik olarak güçlüyse gazeteci vardır. Aksisi düşünülemez bile… Gazeteler ve internet haber siteleri devletçe ilanlarla desteklenirken radyo ve televizyonlar unutuluyor. Anadolu'da yüzlerce radyo ve tv kanalı kapanma tehlikesi ile karşı karşıya… 1990'lı yıllarda sayıları 1500'u bulan radyo ve televizyonların sayısı yarıya düşmüş durumda…  Böyle devam etmesi halinde diğerleri de yakın zamanda kapanacak. Devlet gazetelere ve internet sitelerine destek olduğu gibi radyo ve televizyonlara da destek olmalı.  Radyo ve televizyonlar, gazete ve internet haber sitelerinden daha az faydalı değil. Bu adaletsizliğin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Devlet zorunlu yayınlar ve kamu spotlarını ücretli hale getirerek destekte bulunabilir. Ayrıca kamu reklamlarından Anadolu yayıncılarının da yararlanmasını yasal zorunluluk haline getirerek katkı sağlayabilir.

Bu desteğin yanı sıra, radyoların meslek birlikleri telef ücretleri sorunu var. Televizyonların TÜRKSAT uydu fiyatlarının yüksekliği sorunu var. Hükümet bu sorunları çok acil olarak çözmeli. Aksi takdirde milli ve yerli olan medyamız tamamen yok olabilir.


Yazarın Diğer Yazıları