Bakan çiftçiye güldü mü?

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı önceki gün Konya'daydı. Bakan gün boyunca sektörle ilgili toplantılar ve sunumlar yaptı, sektör temsilcilerini dinledi.

Tarım Bakanı ve yanındaki siyasilerin soru soran bir  çiftçiye güldükleri  iddia edildi. Sosyal medyaya yansıdı. Bir yerel gazete yazdı.  İddiaya göre aynı zamanda bir STK temsilcisi de olan çiftçinin sorusuna bakan güldü.

Peki, bu doğru mu? Gerçekten bakan güldü mü?

Tevafuk,  ben de o toplantıdaydım. Aslında bir sonraki toplantıda olmam gerekirken yanlışlıkla erken gitmiş, Bakanın sektör temsilcileri ile yaptığı toplantıda salona girmiştim. Yanlış toplantıya girdiğimi sonradan öğrendiysem de ayıp olmasın diye salondan çıkmadım. Tüm konuşulanları dikkatle takip ettim. Faydası da oldu. Bir medya mensubu olarak her zaman her şey yanımızda konuşulmuyor. Dolayısıyla istifade etmeye çalıştım.

Bir kere şunu söylemeliyim, bakan konusuna hâkim. Ne dediğini, ne yaptığını bilen birisi.

Zaten ‘planlı üretim' i başlatmış olması bakanın ufkunu ve vizyonunu gösteriyor.

Yıllardır planlı üretime geçilmesi gerektiğini savunan biri olarak bu adımı çok önemli buluyorum.

Gelelim bakanın çiftçiye gülüp gülmediği meselesine…

Meseleyi özetleyen çok güzel bir Nasrettin Hoca fıkrası var. Birçoğumuzun bildiği…

Birbirinden şikâyetçi iki kişi Akşehir Kadısı Nasrettin Hoca'ya gelip durumlarını arz etmiş. Nasrettin Hoca birinci kişiyi dinlemiş, ‘haklısın' demiş. Sonra ikinci kişiyi dinlemiş, ona da ‘haklısın' demiş. Karısı dayanamayıp ‘Hoca her ikisi de nasıl haklı olabilir!' diye çıkışınca, ‘Hanım sen de haklısın' demiş.

Bir çiftçi kalktı mısıra verilen fiyatın düşüklüğünden yakındı. Sonra bir başka çiftçi (yumurta üreticisi) kalktı diğerinin aksine mısır fiyatlarının yüksekliğinden şikayet etti.  Ben ise kalkıp, ‘yeraltı sularıyla sulanan arazilerde mısır, ayçiçeği, şeker pancarı gibi çok su isteyen ürünlerin ekilmemesi gerektiğini savundum.

Üçümüzün de haklı olduğu bir durum. Şimdi bakan bu duruma ne desin?

İşte bu örnekte olduğu gibi toplantıda zaman zaman herkesi gülümseten, güldüren hadiseler yaşandı. Bakanın da, milletvekillerinin de, parti yetkililerinin de, bürokratların da, sektör temsilcilerinin de… Ama hepsi toplantının doğallığı içerisinde oldu. Yoksa bakan hafife alma anlamında asla kimseye gülmedi.

Toplantı gayet seviyeli ve faydalı geçti.

Konya milletvekili Hakan Özer de zaten konuya açıklık getirdi. Kendisine katılıyorum, tıpkı dediği gibi oldu.

Bir kez daha bu ülkede hükümetin de tarım bakanının da işinin zor olduğunu anladım.

Bu basit tartışmanın ötesinde çok önemli bir sorunumuz var. Bu sorun hepimizin sorunu. Hükümetin, milletvekillerinin, siyasilerin, bürokratların, çiftçinin… Herkesin…

Küresel ısınma var. Son 40-50 yılın en sıcak yazını geçirdik. Kışın bir santim dahi kar yağmadı. Barajlarımız boşaldı. İçme suyumuzda dahi sorun var.

Fazla uzatmadan söyleyeyim. Dış kaynaklardan su getirilmesi şart. Başka çare yok. En yakın çözüm Kızılırmak gibi görünüyor. Konya, Karaman, Niğde, Aksaray… Tüm bölge milletvekillerinin, siyasilerinin, bürokratlarının harekete geçmesi lazım.

Oradan su getirmenin zor olduğunu biliyorum. Ancak başka çare yok. Kızılırmak havzası çiftçileri bu projeye karşı çıkıyor. Hakları var. Suları eksilecek diye endişe ediyorlar. Endişe etmelerine gerek olmadığını anlatmamız lazım.  Barajlarda eksilme oluşturmayacak, kışın boşa akıp Karadeniz'e dökülen suya talipli olduğumuzu anlatmamız gerekiyor.  Sadece boşa akıp giden suya…

İnanın Konya geleceğini tüketiyor. Bunu başaramazsak bugün mısır, ayçiçeği, şeker pancarı fiyatlarının düşüklüğünden veya yüksekliğinden şikâyet edenler yarın bir damla su bulamayacaklar. Çocuklarımıza, torunlarımıza maalesef güzel bir Konya bırakamayacağız.

Mevcut obruklara her gün bir yenisi ekleniyor. Konya çöküyor, çölleşiyor.

Hadi biraz sevindireyim.  Edindiğim bilgiye göre Kızılırmak'tan Konya Ovasına su getirilmesi hususunda bir kıpırdanma var. Ancak henüz size bir müjde verecek seviyede değil.


Yazarın Diğer Yazıları