MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR

 

 

Ülkemiz son dönemlerde depremlerle, yangınlarla ve çeşitli felaketlerle büyük acılar yaşıyor.

Bu acıların hem sebebi hem de mağduru insandır.

Sebebi insandır. Zira çıkar ve menfaat odaklı insan; inşaatı yaparken, oteli işletirken, gıdayı üretirken, bir malı imal ederken sadece kâr elde etmeyi düşünmektedir.

İnşaat yaparken demir ve çimentodan çalan müteahhit kârını, onu denetlemekle mükellef olan denetim firmaları ve/veya ruhsat veren belediye yetkilileri göz yumma karşılığında inşaat firmasından alacağı parayı öncelerse ortaya depremlerde yaşadığımız acı tabloların çıkması kaçınılmaz olur.

Kartalkaya'da otel sahibinin para hırsı, denetlemekle yükümlü yetkililerin ihmalleri otel yangınında yiten canlarımızın sebebi değil midir?

Tarihi eserlerimiz yaşadığı onlarca depreme rağmen yüzyıllardır ayakta dururken, hemen yanı başında yerle bir olan modern (!) yapılar aslında bize çok şeyler anlatıyor:

Birinde insanın, diğerinde çıkarın öncelendiğini…

Birinde yaptığı işteki ihmalin, eksikliğin hesabını Allah'a verecek olma bilinci…

Diğerinde çıkar ve dünya menfaatinin merkeze konduğunu, hiçbir kutsalın tanınmadığını…

Tarihi eserlerimizi yapan insanların anlayışlarının eserleri kadar sağlam ve güçlü, günümüz yapılarını yapanların insanların ve anlayışlarının yaptıkları binalar kadar çürük ve güçsüz olduğunu…

Yaşanan felaketler, modernleşme, demokrasi, insan hakları, adalet v.b süslü sloganların arkasına sığınıyor olsak da, aslında sorumluluk bilinci yüksek, iyi insan yetiştirmekte başarısız olduğumuzu…

Daha açık söylemek gerekirse; Allah'a tapan, öbür dünyada her hareketimizden hesap vereceğimize inanan bir toplumdan, paraya tapan bir toplum haline geldik, getirildik.

Allah, Şuara Suresi 30. Ayette "Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir…” buyuruyor.

"Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça” özdeyişi de İnsanların başına gelenlerin, kendilerinin yönelişi ve tercihlerinin sonucu olduğunu ne de güzel ifade ediyor.

Eğer bir toplum bu hale gelmişse, toplum hastalanmıştır.

İnşaattan, turizme, ticaretten, sanayiye, aile ve karı koca ilişkilerinden eğitime, sağlıktan ilaç sektörüne, siyasetten adalete, imalattan ihracata varana kadar hiçbir alanda başarılı olmamız mümkün değildir.

Toplum her yaptığından Allah'a karşı hesap vereceği şuuru ile yetiştirilmedikçe, başımıza bu tür felaketler gelmeye devam edecektir.

Olaylar olduktan sonra ağlayıp sızlanmak, suçu birbirimize atmak yerine olayların nedenine inmek, hem daha ilmi, hem de daha kalıcı ve sonuç alıcı olur.

Acil ihtiyacımız, Allah'a karşı hesap vereceği bilinci ile yetiştirilen bir nesildir…


Yazarın Diğer Yazıları