ZÜMRÜT GÖNÜLLER

Allah(c.c) bir bilinmezdir ; her yerde saltanatının ve esmaların izleri olan bilinirliği meşhur bir bilinmez..

Bütün güzelliklerin kaynağı olduğu için güzeli aramak; " tamam eyledim” dediği dinin gayesi kılınmıştır. İslam eşittir güzel; müslümansa güzelin sevdalısıdır.

Dünya; yolculuğumuzun konaklarından sadece biri ve ruh için gurbet diyarı. Gurbetin sakini ne kadar sevinebilir ise; bu konağın sakinleri ancak o kadar sevinebilir. Bir yolcu ne kadar yoldaki mekanlara sahiplik iddia edebilirse; bu diyarın mekanlarına o kadar” benimdir” diyebilir.

Defalarca dolup boşalan bu dünyanın güzeli arayanları, ayna olanları kulaktan kulağa anlatılırken; çirkin olmayı seçenler, çirkini libas eyleyenler ne kadar şöhretli olsalar da; anılır olamazlar.

Büyük bir imtihan içindeyiz. Bizim değerimizi ispat etmemiz için vadedilmiş bu imtihan yurdunun en çetin günlerinden birini yaşıyoruz. Altın olanlar, elmas olanlar, bakır akça olanlar ve bir de tek pul etmeyenler.

Her sıkıntıda ortamı geren; imtihanın da kendisi kaybederken yanında yöresinde olanları da sürükleyen, nifak ve zillet meraklısı tek pul etmeyenleri değil; güzelin aşığı zümrüt gönülleri konuşmak istiyorum.

Enkazın altında günlerce kaldığı halde ruhunun inceliği yüzüne, sözüne yansıyan;” hiç mecbur olmadığınız halde bizim için buraya geldiniz, teşekkür ederim” diyen hanımefendiyi..

" Acele etmeyin, biz iyiyiz” diyerek kendisini kurtarmak için çalışanları rahatlatan küçük delikanlıyı..

Betonların altından yüzlerce saat sonra çıkarılırken; tek sığınılacak kapıyı, göğe kaldırdığı "Allah bir” diye işaret parmaklarıyla hatırlatan kızımızı..

Mahremini can pazarı bir anda bile terk etmeyen;” bir başörtü verilmesini” rica eden teyzeyi .

Dört evladını, eşini ,anne- baba ve kardeşini kaybettiği halde enkazın kaldırılması için var gücüyle çalışan beyefendiyi..

Afad'ın Adana koordinasyonunda olduğunu öğrendiğimiz; gelen yardımları ve insanları görev yerlerine ayırırken 3 evladını göçükte kaybetme haberine sadece 15 dakika ayırıp tekrar acısıyla görev başına dönen güzel insanı..

-" Beni yedirdiler, içirdiler, aç değilim diyen gül yüzlüyü..

Halkının acısına merhem olmak için gecesini gündüzüne ekleyen , devleşen devleti.

Enkazın altında kendi hayatından olmak pahasına can arayan; bir can için canından geçen, başından kaskı çıkarılınca içinin ve gayretinin ateşi buhar olup başından, yüzünden arşa yükselen binlerce kurtarma görevlisini..

Kendi sevdiklerini günlerce bırakıp; taş altında nefes arayan,” her nefesi sevdiklerine kavuştursam” diye destan olacak gayret gösteren, zorlukları göğüsleyen derya gönülleri..

Kardeşlerimin birinin acısını dindirebilir miyim, erzak olsam, ısıtsam, barındırsam diyen her yüreği..

Sosyal kurum olmak neymiş,” Hak için halka hizmeti” adet kabul etmiş tüm STK' ları ..

"Hiçbir şey yapamazsam bir çay içiririm” deyip; kendi imkanlarıyla çay servisi yapan abiyi ..

Çocuklar sevinirse; Rahman sevinir” diye kendi bütçesinden pamuk şeker yaparak dağıtan amcayı..

Tek geçim kaynağı ineğini satıp depremzedelere gönderen teyzemizi..

Oyuncaklarını kardeşlerine gönderen kocaman yürekleri..

İmkanının üstünü zorlayan, sadece merhametin kaynağı Allah razı olsun diye uğraşan tüm zengin fakir dağ yürekleri…

Biz Türkiye'yiz ;kardeşlerimizin acısı yüreğimizde diyen Azerbaycan'dan Katar'a , Sudan'a Pakistan'dan Somali'ye; acımızı yüreğine dert edinen her yüreği..

Güzellikleri anlatmaya, onu arayanların listesini yapmaya sayfalar yetmez ,kalem çaresiz kalır. Çirkinin müşterisi ve satıcısı da çoktur ama çokluk çirkinlik söz konusu olduğunda yokluk getirir. O yüzden esameleri okunmaya değmez.

Sadece bir konu üzerinde duracağım. Yetkili olmasam da ; dine ait her husus her müslümanın dikkat alanına girdiği için rahatsızlığımı acizane dile getireceğim.

Afet sonrası ortaya çıkan bir durum olarak; islam'ın akaid ve fıkıh konularının ilan edildiği ülkemizdeki yetki mercii olan Diyanete evlatlık konusuyla ilgili sorular soruyorlar. Soru soran masumsa ; eğer gerçekten bir çocuğa yuva olma derdinde ise; bunun fıkhen ve devlet yönetiminde nasıl olması gerektiğinin şartlarını öğreniyor.

Yok derdi üzüm yemek değil de bağcı dövmek olanlar; fıkhın şartlarını kendi kirli dünyalarına alet etmeye cüret edip, bir de acaba buradan bir rahatsızlık çıkarır mıyız derdine düşüyorlar.

Din ruhun dindiği yerdir. Fıkıh; İslam'da tek bir ferdin bile fıtratının, ruhunun incinmesine izin vermemek üzere gelmiştir. Seni DNA'larına kadar bilen Rabbin seni korumuştur.

Diyanet üzerinden fıkha laf etmek, dini küçümsemek her müminin yüreğini sızlatır. Bu kadar sızı da zamanın ve mekanın bereketini alır.

Biz yine aslımıza, fıtratımıza yani güzele, onu aramaya talip olalım .

hayırlar feth,yaralarımız salah olsun…


Yazarın Diğer Yazıları