YOLCULUK

- Bu ilk galiba değil mi ?

- Ne ilk ?

-İkimizin; yani sadece ikimizin şehirler arası otobüs yolculuğu.

- Galiba; evet toplulukta çok oldu ama ikimiz olarak ilk.

Birbirimize bakıp gülümsedik. Ablamla şehirler arası gece yolculuğu ikimize de iyi gelecekti. Yorulduğumuz bir günün ardından sakin, sessiz dinlenecektik. Yerlerimizi bulduk; arka kapıdan bir öndeyiz. Bizden sonraki koltukta bir anne ve küçük kızı.

Muavin yolculuğun başında bir servis arabası ile dolaşıyor. Su, çay ,kahve? Birini tercih ediyorsun. Sularımızı da aldık, oh! Mis.. Otobüs hareket etti ve az sonra ışıklar söndü. Küçük kız ara sıra anneden isteklerde bulunuyor ama anne çeşitli bahanelerle geçiştiriyor. Hiç sıkıntı yok, herkes sessiz, güzel bir atmosfer..

Yok ama biliyordum erken konuştum. Henüz yarım saat olmadan arkamızdaki bayan "abi "dediği bir beyi aradı, tüm otobüsün rahat duyacağı bir ses tonunda bu abi ile yarım saat konuştu. Tüm ayrıntıları ile vakıf olduğumuz mesele boşanma idi. Eşiyle boşanma arifesindeki bu hanım” abi” dediği bir aile dostlarını eşi beyefendi ile konuşması için yönlendiriyor ve;

- Şu kadar tazminat versin, şu miktarda nafaka ödesin ancak o zaman boşanırım, diye talimatlar veriyordu. Bu arada telefonu kapatıyor, az sonra tekrar açıyor, aralarını bol küfürlü sözlerle süslediği bir kıvamda bu sefer eşiyle pazarlık ediyordu.

Ablamla birbirimize baktık; "yok, yok bu gerçek değil! Her yolculukta; tren, otobüs bunu yaşıyor olamam” diye başımı salladım.

Çocuk arada dikkat çekmek için annesine:” anne kusacağım midem bulanıyor” diyor. Annenin cevabı:

- Yok kusmazsın, miden bulanmıyor.

Anne talimatla çocuğu midesinin bulanmadığına ikna edip, tekrar konuşmasına dönüyor.

Bir küçük mola ile tam 5 saatlik yolculuğumuzu bitmek bilmeyen konuşmaların şahidi olarak ve tüm hikayeyi dinlemenin yorgunluğu ile tamamlıyoruz. Kendi kendime kızıyorum; herkesin kulaklıkla dolaştığı günümüzün bir insanı olarak neden bu konforu kullanmıyorum? Diye..

İnsan evladı kendini var edenin koyduğu kuralları, sunduğu reçeteleri kullanmayıp çok beğendiği kendi aklı ile kanunlar düzenleyince; hep bir noksanlık ,hep bir suistimal, hep bir isyan oluyor .Kadınların boşandığı ve artık eşi olmayan bir erkekten yaşadığı müddetçe "nafaka” adı altında para istemesi sömürüdür. Erkek çocuğunun geçimini temin eder, çocuk babaya aittir. Bir iş yapacak yaşa gelinceye kadar nafakasını sağlar. Çocuk annede kalıyorsa; çocuğun parası anneye verilir ama kadının geçimi artık boşandığı erkeğe ait değildir.

Biz toplum olarak erkekleri yetiştirirken” kavvam” ne demektir, sorumlu olmak ne demektir, Allah adına emanetçi olmak ne demektir?. Öğretmeliyiz, bu bilinci vermeden aileyi teslim etmemeliyiz. Kadın ise; aile içindeki görevlerini, evlenirken hak katında nasıl korunmaya alındığını, mihrin içeriğini öğrenip, evliliği sürdürmeye gayret ederken bitimi halinde kendini asıl mahkemede hesabını veremeyeceği bir suistimale düşürmemelidir.

Yoksa aileyi niçin kurduğunu bilmeyen erkeklerin ve kadınların sorumsuzca yıktığı yuvalar masum çocukların üzerinde bir enkaz olurken; haklar savaşı bitmeyen bir handikap oluyor. Geçirilmiş onca zaman, beraber büyütülen çocuklar aradaki güç savaşında tarumar oluyor .

Biz beş saat değil beş ayda dinlesek; herkesin kendi haklılığına pay istediği bu tartışmalar maalesef insanın kendi koyduğu kanunlarla hep yarım, hep çaresiz, hep ümitsiz….


Yazarın Diğer Yazıları