SAHTELİK

Üç yaşında masum, güzel mi güzel bir kız çocuğu. Çinli bir annenin fenomen kızı. Her verdiği pozun binlerce takipçisi var. Ama çocuk değil mi? Annesinin verdirmek istediği pozu yapmıyor ve duvara dönüyor. Anne kendisini görüntüleyen kameralardan habersiz; çocuğa bir tekme atıyor…

Dört yaşındaki küçük kız, annesi tarafından kendi adına açılan youtube kanalında her gün öğretilmiş şekilde bir hayatı yaşıyor. Günün konusu kurabiye yapmak. Beraber yapılmış gibi davranılan kurabiyeden yiyen çocuk, çekim sırasında fikrini söyleyecek. Anne abartılı bir sevecenlikle kurabiye ile konuşuyor: "ah kurabiye adam, biz seni yiyecektik. Sen niye böyle kaçıyorsun?”

Derken çocuk, kurabiyeden bir parça koparıp yiyor. Anne çekimden önce pastayı bozan kızına ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor:

-onu yemek zorunda mıydın? Tüh senin sıfatına! Allah bin belanı versin, köpek!

Tabii anne bu görüntüleri hemen siliyor. Ama fenomenliğin bir başka sıkıntısı! Takipçilerinden biri kaydı alıyor bile…

Bize ne oluyor Allah aşkına! Herkeste bir tanınma çılgınlığı. Benim mutfağım, benim yemek sanatım, benim kıyafetlerim, benim eşim, benim çocuğum, çocuğumun oyuncakları! Daha kendi dünyasını kuramamış çocuğumuza; kurduğumuz sahte platolarla, yaşattığımız sahte hayat, ona verdiğimiz en büyük zarar değil midir?

Bir çocuk sevgimize en çok da, sevgimizi en az hak ettiği zaman muhtaçyır. Biz, sürekli kameralar önünde, hata yapmasına bile ihtimal vermediğimiz çocuğumuza hangi sevgiden söz edebiliriz? Gözlerindeki korku dolu "ben ne yaptım ki” yi nasıl silebiliriz?

Her şeyin sahtesini, kameralar önündeki öz çekimini yaşamaktan gerçeğini hissedemez olduk. Hatta hayatlarımızı bile kendimiz için değil başkaları için yaşıyoruz.

Elbette insanlar çocuklarıyla gurur duyarlar. Onların sevincini paylaşmak isterler ama her dakikasına şahit tuttuğumuz hayatlarımız objektife poz verme telaşıyla elimizden akıp gitmekte ve biz evimizin her köşesine onlarca pankart açıp "seni seviyorum yavrum benim için önemlisin” desek bile hiçbir şey onları dinlememiz, onlara sıcacık sarılıp, sadece bizim bildiğimiz saatleri onlarla geçirmemiz kadar değerli değildir.

Çocuklar, her zaman nedensiz yere mutlu olabilen ve elde etmek istediği şey için tüm gücüyle savaşan büyük bir isteğe sahiptir. Kendimizi kaybolduğumuz sosyal ağ fırtınasından kurtarmak için çabalamak yerine, en sevdiklerimizi; çocuklarımızı bu fırtınaya dahil etmeyelim.

Lütfen; bırakalım sahtelikler onlardan uzak olsun…

 


Yazarın Diğer Yazıları