RİSK

İletişimin bu kadar çok olmadığı zamanlarda; bir delikanlı, bir genç kız ailesine sadece yakın arkadaşları üzerinden, aynı mahallede yaşayan aileler komşuları üzerinden  hayatlarını kıyaslardı.

     En  çok komşusunun ya da yakın arkadaş çevresinin, akrabasının hayatına dair bilgisi olduğu için kalbinde bir yarış, haset, özenti oluyorsa bile bu kıyas; hayatı kendine benzeyen ve en azından eşitliği yakın olanla söz konusuydu.

   Şimdi dünyanın öbür ucundaki bir youtuberın  sabah kahvaltısında yediği jambonu, aktörün arabasını, futbolcunun tatilini kendi şartlarıyla kıyaslayan, sadece kendi mutluluğunun peşinde, kolay bir yolla nasıl ünlü olup, onlar gibi yaşarım derdinde bir anlayış gelişti.

    Olimpiyatlarda göğsümüze sevinç ve gurur kanatları takan milli sporcumuz Yusuf Dikeç' i seyrettiğimde:

-" Ah! Dedim; şimdi ülkenin her yerinde, dururken eli cebinde, garsondan çay isterken bile bir parmağı ilerde namlu hareketi yapan, duruşunu taklit ederek aynısı olacağını zanneden model tiplemeler olacak.”

    Yusuf Dikeç olimpiyatlarda bu atışı yapana kadar belki yüz binlerce kez atış denemesi yapmış, jandarma Komutanlığındaki yoğun görevlerinin arasında belki kaç kez uykusunu, zevk aldığı bir faaliyeti bırakmak zorunda kalmış, nice riskler almış ve ter dökmüştür.

     Fakat  biz başarı ve haz odaklı bir yaşantıya tutulduğumuz için sadece sonuca odaklanıyoruz ve onun gibi olma derdinde çektiği sıkıntıları değil ödülünü istiyoruz.

     Üstelik girdiği riskte; eğer ekipmansız bu atışında başarısız olsaydı:

" -Eli cebinde, gözlüksüz, araçsız çıkmış oraya ,artist artist haller, tabii atamazsın” diye aynı kişiyi en ağır eleştirecek olan da yine bizdik.

    Sporcumuzu bu başarıyı elde ettiği tüm disiplini için, azmi için, yılmadan vazgeçmeden çalıştığı için ayakta alkışlıyorum.

    Başarı sonda değil, yürüdüğün  yoldadır….


Yazarın Diğer Yazıları