Bitcoin altına rakip olabilir mi?
SEVGİ, İNSANA HAS BİR MEZİYETTİR!
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
Yeni Bir Yıla
BİZ YAPTIK BİZ
“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Büyüklerin önünde iş yapmak hep korkutur beni. Beğenilme arzusundan olsa gerekir. Ama artık tecrübeleriniz biriktikçe, hatalardan çıkarılan dersler arttıkça korkularınız bilgiye dönüşüyor. Küçüklüğümde sürahiden bardağa su doldururken; hızlı olacağım diye hep dışına taşırırdım. Annem, kaşlarını kaldırarak yüzüme bakar, "dereden bile doldursan israf etme” derler yavrum derdi. Yine bir gün, patates soyuyorum, annem gülümseyerek bana baktı ve "hay yavrum; yarısı çöpe gitti. Kabuğunu soyacaktın, kabuğun altında en az bir kilo patates attın çöpe” dedi.
Yeni neslin hafızasında çorabını dikmek ya da düğüm atarak giymek, paçaları kısalan pantolonun içindeki payı açmak, dizlere birer yuvarlak modelle şık yamalar yapmak yoktur. Çünkü şükürler olsun ki; her şeyin ulaşılabilirliği fazlalaştı ve refah seviyelerimiz milletçe arttı. Ama bu refahlık ve kolaylık hiç farketmeden israfı da artırdı. Önceki neslin motor becerisini artırmak gibi bir derdi yoktu. Hemen hemen her çocuğun eline bir iğne iplik zamanla verilir; düğmesini diker, söküğünü tamir ederdi. Üretmenin lezzeti küçükken tattırılır; bir el bezi, banyo lifi, atkı ördürülürdü. Bayramlarda, kış ve yaz günlerinin başlangıçlarında çarşıya çıkılır; kıyafet eksikleri tamamlanır, o kıyafet eskiyene kadar bir itibâr görürdü. Şimdi birini iki kez giymeden birini daha aldığımız ve televizyonlardan servis edilen tarz! Anlayışımız var.
O günlerde yemek yeni piştiğinde yani dumanı üstünde iken yaşlı bir komşu varsa ya da o gün yemek yapmaya vakti olmadığını düşündüğünüz bir komşu muhakkak ona bir tabak gönderilirdi. Ama şimdi kimse kimseyle muhatab olmuyor ki; yemek göndersin ya da burun kıvırmadan bir ikram kabul etsin.
En büyük israfımız bize bir kez verilen ömrümüz. Kendimizi geliştirecek, faydalı bir ilim öğrenecek zamanı telefonda "kim kime ne demiş? Nereye gitmiş? Neler yapmış?” derdiyle tüketiyoruz. Belki pek çok kabiliyetimizi hiç bilmeden, yapabileceklerimizin sınırsızlığını görmeden günlerimizi art ardına tüketiyoruz. Küçük bir işi bile iyi yapmanın, faydalı ve üretken olmanın derdinden çok, makam elde edip, hizmet beklemenin derdi bizi sarmışsa yazık ki israf ediyoruz.
Midemizin ancak üçte birini doldurup sağlığımızı korumamız gerekir iken; gözümüzün önünde onlarca çeşidin olduğu kafeleri tıklım tıklım doldurarak, tıka basa yiyip vücudumuzu israf ediyoruz. Küçükleri haddinden fazla şımartıp, büyükleri ihmâl ediyorsak, rutinden şikâyet ettiğimiz halde bugünü farklı kılacak tek bir çabamız yoksa biz israf ediyoruz.
Sadece elektriğimizi, suyumuzu, enerji kaynaklarımızı değil, en kıymetlimizi;
BİZ KENDİMİZİ İSRAF EDİYORUZ…..
BİZ YAPTIK BİZ
RİM’İN DEDESİ
AKILSIZ TELEFON
BİR FİŞ MESELESİ
SELFİE Mİ?
BİR ÖZÜR
TEŞEKKÜR
YA BİZ!
KAİNATIN AŞKI
FIRSAT