EYLÜL’DE
Hayatımıza güç verecek suni totemler bulmaya, sürprizler beklemeye, imtihanlara dayanmakta işaretler edinmeye meyyal olduğumuz için midir bilinmez ,pek seviyoruz her aya bir anlam yüklemeyi.
Eylül ;aşk ayı, dökülen yapraklar gibi ayrılık ayı, hüzün mevsimi ,der şiirler..
Oysa başlangıç; öğretmen ve öğrenciler için kıpır kıpır bir heyecan. İlk ,orta, lise ve üniversiteye başlayacaklar için;” acaba kimlerle, nasıl bir yolculuğum olacak?” sorusunun cevabına giriş.
- Trafikte tartıştığı kişiyi bıçakladı,
- Hastanede doktora saldırdı,
- Çileden çıkan doktor hastasını kovdu,
- Komşusuyla yüksek ses müzik dinlediği için karakolluk oldu,
- Arazi kavgası kanlı bitti,
- İstediği kızdan ret cevabı alınca kına gecesini kana boyadı….
Okudukça, duydukça içimiz kabaran bu haberlerden sonra başlangıçların ayında dua ederek istiyoruz ki ;
Çocuklar, gençler bir ders problem çözmese de olur ya da mitokondrinin yapısını ezberlemese ,fizik ,kimya ,kütle, hacim bilgileri yeterli olmasa da olur; yeter ki okula kötü ayakkabıyla ya da markasız kıyafetle, çantayla gelen arkadaşını küçümseyip, örselememeyi,
Şişmanlık, zayıflık, kısalık ,uzunluk, büyük -küçük burun gibi fiziksel farklılıkların bir övünme ya da yerilme sebebi olmadığını; görüntümüzün değil ruhumuzun kıymetinin paha biçilemez olduğunu,
Başarının hep akademik olmadığını; hataları kusurları kapatmanın, görmemezlikten gelmenin, yardıma muhtaç bir anda el uzatmanın, yalnızlaştırmadan, ötekileştirmeden kucaklamanın gerçek büyüklük ve başarı olduğunu,
Ben yerine biz demenin anlamlı olduğunu,
Öfkelenmenin, isteklerimiz olmadığında hayata kafa tutmak isteğimizin doğal olduğunu ama bunu en güzel şekilde önleyerek öfkeyi sabra dönüştürüp baldan tatlı meyvesini toplamayı,
Takdir etmenin tenkit etmekten daha kolay ve verimli olduğunu,
Kıymet vereceğimiz şeylerin en başında zamanımızın geldiğini ve onu bazen olsa da her daim kahve köşelerinde, internet kafelerde heba etmemeyi,
Hayatımıza değer katan ailemize, arkadaşlarımıza, bizi geliştirecek hobilerimize yeterli ve düzenli zaman ayırmayı öğrendiğimiz, ruhumuza işlediğimiz başlangıçlar olsun.
Son söz; her şey okulda verilmez ;önce aile ve çevre ,sonra okul.
" Benim başıma gelenler, kaderim kötü” mazereti sadece sığınaktır. Başımıza gelenlere verdiğimiz cevaplar bizim ruhumuzun aynasıdır.
Gücümüzü hafife almayalım ki; aynadaki aksimizi sevelim..
Yazarın Diğer Yazıları