ENGEL

Birbirimize hayat yolculuğunda yardım etmek için buradayız. Bunun bir örneğini seyrediyorum. Eşi tekerlekli bir sandalyeyle hareket edebilen bir amca, her gün onu gezmeye çıkartıp dolaştırıyor. Teyze hareketsizlikten ve hastalıklarından dolayı biraz daha kilolu. Amca ise zayıf ve yaşlı. Ama eşini o sandalyeye bindirip, sürerek gezmelere götürür ve dönüşte yol üzerindeki bir çiçekçiden ona muhakkak bir çiçek alır. Sevginin çizilmiş tablosu gibidir bu sahne.

Hep unutuyoruz. İnsan ruhu felç olmaz. Tutmayan el, ayak, görmeyen göz, konuşamayan dil, duymayan kulaktır. Ruhlarımızın ise bir engeli yoktur. Gözlerimiz görmese de en güzel rüyayı seyredebiliriz. Kulağımız duymasa da en güzel melodileri hayal edebiliriz.

Doğuştan ya da sonradan engelli olan bir insan, diğer insanlara göre çok daha fazla mücadele ediyor zaten. Onun hayatı iki, üç kat daha meşakkatli. Elini kullanamayan bir insanın giyinmesi, yemesi, okuyup-yazması nasıl zor anlamak için çok değil, sadece bir hafta elimizi bağlayıp, hayatı idame ettirmeyi deneyelim. Ya da gözleri görmeyen bir insanın yaşadığını; gözlerimize bir bant yakarak tecrübe edelim. Farkındalık için illâ kendi canımıza, ailemize, eşimize mi olması gerekir?

İnsanoğlu bir tek ıstırabı iyi tanır: kendi çektiği. Bunu reddetmiyorum. Ama hayat başkalarının yüzünde oluşturabildiğiniz gülümseme kadardır. Eğer komşularımızdan biri işitme engelli ise tüm komşular olarak işaret dilini öğrensek onun hayatına nasıl olacağımızı düşünün. Sonuçta hiçbirimiz dil öğrenirken bir İngiliz, Çinli, Alman komşumuz olduğu için öğrenmiyoruz. Dünya üzerinde bu dili konuşanlarla iyi anlaşırım düşüncesiyle başlıyoruz dil eğitimine. Dünya' da ki bu kadar işitme engelli ile anlaşacağımızı düşününce bu dil kaçmaz.

Ya da etrafımızda tekerlekli sandalyede bir tek kişi var. O zaman onun çabasını nasıl kolaylaştırabiliriz? Buna bakmalıyız. Arabalarımızı kaldırımlara park etmemek, apartman girişimize küçücük bir rampa yaptırmak ona; "bize de gelmeni bekliyorum” demek olabilir.

Pek az insan tarihi değiştirecek güçtedir. Ama her birimiz etrafımız için ufak çabalarla değişimlere imza atabiliriz. Dünya üzerinde bir tek kişi bile okyanusa taş atsa, bütün okyanuslardaki su seviyesi dalgalanır. Umutta böyledir. İnsanların çabalarına hizmet ettiğiniz zaman başarıyı buluruz.

Asıl engel kapalı bir kalptir. Bir atasözü der ki; kim kıskanırsa kördür, kim nefret ederse sağırdır, kim kızarsa topaldır, yalnızca kim severse onun her şeyi tamdır.


Yazarın Diğer Yazıları