ÇIKARIN MASKELERİ

 İnsan ; tüm zamanını vererek büyük paralara,servete sahip olabilir ama ne kadar servet harcarsa harcasın zaman satın alamaz.

  Âkil kişiye düşen; en kıymetli serveti zamanı kâr-zarar ekseninde yaşamaktır.

  Hiç kimseye faydası dokunmayan, sadece oyuncularını ve kulüplerini zengin edip normalin üstünde bir hayata taşıyan, taraftarlarını ise sanki bir vatan meselesiymiş gibi” o takımdan biriburada duramaz” diyecek kadar ayrı yerlere oturtarak kutuplaştıran, oyun olduğu unutularak siyasi, iktisadi, sosyal bir rant aracı haline gelen futbol ve özellikle istanbul takımları tam bir etki ajanlığına bürünmüştür. Halkın paraları ile semiren bu takımlar; devlete olan trilyonlarca borçlarını ödemek yerine sürekli bir göz boyama halindeler.

  Cemil Meriç'in söylediği gibi” Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır”…

  Kaçak bir inşaat yapıyor ,villasına oturuyor;hemen Atatürk ilkeleri ,kitapları, nutuk gibi ifadeleri yılmaz bir savunucusuymuş gibi cümle içinde kullanıyor. Daha 2 ay önce Atatürk'ün hayatına dair belgeseli Ermeni lobisinin etkisiyle gösterimden kaldıran kanala; para kaynakları kesilir, menfaatleri zarar görür diye tek bir cümle kuramayanlar; bugün futbol şaşası ile yine menfaatleri için Atatürk'ün arkasına saklanmaktadır.

  Ne yazık ki artık sizin kendi menfaatlerinizden başka kimseye bir hayrınızın olmadığı tüm yönleriyle aşikardır. 

  Gözlerin izlemekten yorulduğu; en vahşi, en gaddar soykırımda binlerce bebek ölürken insan olma adına o futbolu en küçük bir itirazda, hak savunmasında kullanmayanlar; menfaatleri, kaos,para söz konusu olduğunda nasıl da cevvalleşiyorlar. Kitleleri sömüren bu takımlarımız "zulmü durdurun, bebekleri öldürmeyin, soykırımı sonlandırın” diyerek en azından Avrupa'nın göbeğindeki bir Celtic kadar olabilseydi ..

  Hadi onu yapmadınız; daha ciğer yangınlarımız  alev alev iken, güzelim şehitlerimiz vatan için,bayrak için feda olmuşken onlara saygılı olsaydınız, tek bir laf etseydiniz…

  Sahte olanın hiçbir ilkesi, özelliği, duruşu, kırmızı çizgisi olmuyor. Sadece kullandığı paravanlar oluyor. Tıpkı bir yıldır sadece ayakta durarak devletin kasasından, milletin vergilerinden maaşlarını alan Boğaziçi'nin öğretim üyeleri gibi.

  Yetmiş bine varan rakamlarla maaş alıp, öğretim kurumunda oldukları halde tek bir harf, bilgivermeden bir yılı tamamlayanlar.. Güya rektörü beğenmeyip, protesto ediyorsun; o zaman neden öğretim üyesi olduğun kurumda öğretim yapman gerekirken, tek bir harf öğretmeden yapmadığın işin maaşını kuruşu kuruşuna alıyorsun. Nerede kaldı senin ilkelerin, proteston, maaşın tıkır tıkır işlesin ama sen kimseye bir faydan dokunmadan, bu ülkenin eğitmen gereken evlatlarını zehirleyerek ayakta dikilesin. En küçük bir köşeye sıkışmada hemen başlayın” ilkeler, inkılaplar”…

    Bırakın artık tüm maskelerinizi , o kadar sahtesiniz ki; gerçekler görülüyor….!


Yazarın Diğer Yazıları