FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Rakama indirgemiş olmamak için sayı telaffuz etmekten bile hayâ ettiğimiz; her birinin bir ömürlük hikayesi, umudu, acısı olduğunu bildiğimiz, depremde vefat eden ya da arkada kalan kardeşlerimizi , insanlarımızı daha defalarca konuşacağız.
Nerede iki kişi bir araya gelse; söz dönüp dolaşıp depreme gelecek. Hâla artçıları bitmeyen arzı nasıl bu kadar” Celâl” eyledik diye çıkarımlar yapacağız. Hatalarımızı ,eksiklerimizi, artılarımızı tekrar tekrar ele alacağız. İmtihanımız büyük olduğu için; yüreğimizin depremi yaşadığımız günlerde bizi defalarca defalarca sallayacak.
Duyduğum anda gözyaşlarımın gözlerimden dışarı çıkmak için yarışmasına sebep olan deprem acılarından biri; enkazın altında kalan bir ailenin milliyetinin belli olması durumunda çıkarılmaktan vazgeçilecek korkusu yaşamasıydı .
Depremin ilk gününden beri neredeyse her çıkan için kendimle yaşadığım bir duyguyu tekrar ettim.” Ya ben orada, o taşın altında, o betonun ağırlığının içinde olsaydım?”…
Vatanımda, güzel bir evim varken, işim önümde hayatımı devam ettiriyor iken; devlet başkanının dilemesiyle üstümüze bombalar yağıp her şeyimi kaybederek canımı bari kurtarayım, çocuklarımla beraber zulüm görmeyeceğim bir kardeş ülkeye sığınalım diye Türkiye'ye gelsem; öyle ya daha düne kadar aynı sancağın altında olduğum müminlerin diyarı desem ve orada yaşarken bu sefer de depremle evim başıma yıkılsa ve tonlarca betonun altında kalsam;
- Kimse yok mu ?
Bana, bize sesleniyorlar; eşim de, ben de, çocuklarımda sağ ama dillerini anladığım, bildiğim halde sesimi çıkartmıyorum. Enkazın altında öleceğim ama yine de sesim çıkmıyor. Yukarıdakilerin burada ışık var demelerini duyuyorum ama yine de "bizi kurtarın” diyemiyorum. Eğer konuşursam Suriyeli olduğumu anlarlar ve bizi sürekli hakir gördükleri için belki çıkartmazlar, susayım belki bulurlar bizi..!
Bizim tonlarca beton altında kalan bir insana bu hissiyatı yaşatacak hallerimiz varken hangi sarsıntının bitmesini bekliyoruz?.
Bir alimin dediği gibi:” gönüllerdeki fay hattı kırılmasaydı; yeryüzündeki fay hattı kırılmazdı”.
Deprem; bir büyük afettir. Kadere imanı olan bizler için; evet kaçınılmazdı. Yine imanımız var ki kulun tedbir alması gereken, sorumluluk aldığı alandaki tüm eksikliklerinin, yapması, dikkat etmesi gerekirken yapmadığı ya da yapmaması gerekirken ifa ettiği her zerre davranışının hesabı mülkün gerçek sahibi” Kudret "tarafından sorulacaktır. Dünyada da devlet sorumlulara yaralarımızı sarma aşamasının hemen akabinde bunu tek tek yapacaktır.
Bizim imanımız vardır ki; ölüm yok oluş değildir. Giden canların sadece bu dünyadaki yolculuğu bitmiştir. Devam eden hayatları gerçek hayatlarıdır. Ayrılıklarının acısına dayanma gücünü isteriz Malike-l Mülk'ten…
Fakat geride kalanlar olarak şu soru bizim gündemimizde olmalıdır. Tedbir sadece binalar için midir , yürek tedbirden berî midir?….
İnsanı üstün meziyetli eyleyenin güzel ahlakı olduğunu kitaplarda okuyup, bildiğimiz halde; sadece anekdot olarak mı kaldı.
Her sıkıntıda” ben nasıl çözüme katkıda bulunabilirim yerine, ben buradan nasıl kârlı çıkarım” derdine düşmekte bir yürek sallantısı değil mi?…
-Yüz binlerce insanın evi yerle yeksan olunca; şimdi benim evinde değeri arttı, biraz daha zam yapayım.
- Çimento, demir ihtiyacı arttı, sanayide zam zamanı..
- Yurtlar depremzedelere ev olacakmış nasıl olur? Beni ilgilendirmez ,nerede kalırlarsa kalsınlar, ben uzaktan ders falan istemem…
- SURIYE'LILER derken, bir de şimdi DEPREMZEDELER! çıktı of!!
Tüm bu isyanlarımız değil mi zaten bu Celal sebebi?.
Yıllar önce;” buz gibi” sözünün eksik kalacağı dondurucu bir kış gecesi Suriye'den gelen 100 kadar kişiye acil ev bulunması gerekiyordu. Bir vakıfa yardım ederken onların bu ihtiyaçlarını gidermeye gönüllü olduk. Tercüman hanım ev bulacağımız bir aileyi işaret ederek; bu ailenin Suriye'de 3 katlı evi varmış, alt katları ise mobilya dükkanlarıymış .Bombalar yağınca hepsi yerle bir olmuş, canlarını zor kurtarmışlar.
Yüzlerindeki donuk tebessüme bakıp, masumiyetlerine içim yanarak, kaç ev sahibiyle konuştuk o iki günde. Yüz kişinin tamamına bulduk çok şükür ama o aileyi bir türlü uygun bir yer bulamadık. Ev sahipleri ev fiyatlarını 2 kat istiyorlardı ; en son çaresiz kaldık ahır olarak kullanılan bir yapının bitişik odasını, ineklerin yan tarafını, onlara soğukta kalmamaları için kiraladık. O gün eve döndüğümde belki en soğuk geceyi geçirdim. Yüreğimin tüm yangınına rağmen; ısınamadım. Birkaç gün sonra daha iyi şartlara taşısak da; o gece benim yürek depremimdi…
Biz menfaatlerimizin değil, insanlığımızın peşine düşmedikçe, vücudumuzun estetiğini değil en az onun kadar bari ahlakımızın estetiğini düşünmedikçe, yürek depremlerimizin tedbirini almadıkça yeryüzünün dargınlığı bitmeyecek.
Tedbir kuldan, Cemal Hak'tan…..
FIRSAT
AK EYLESİN
HANGİ TUŞ
RUHUN IŞIĞI
TARAF
FARKLI OL
DOLANDIRICI
HAİN
TELBİS
İNSAN KALALIM!