AŞK ERİ

"Bu heyecan geçmeden eve gidip yazmalıyım düşüncesiyle gecenin karanlığında kayboldum. Uzun zamandır gittiğim en sıcak, heyecanlı, samimi sempozyumlardan biriydi . Sempozyum olunca; biraz daha bilimsel, kitabi bir dil beklentisi ile gitmiştim ama gözyaşlarımın ellerimi ıslattığını fark edince; üstelik sadece bu durumun benim için geçerli olmadığını, salonun içli içli sessizce sızlanışından anlayınca” yine bir ön yargının çöküşü” dedim. Yanımdaki koltukta oturan bayan sessizce mendil uzattı , muhabbetle kabul ettim.

Bir aşk adamını dinlemenin sonucu; sevgi sessizce yayılıyordu.

Tahir Büyükkörükçü( rahmetullahi aleyh) Konya'nın taşına, toprağına, kedisinden insanına aşk aşılamış bir değer..

Benim O'nu yakından ilk ve tek görüşüm; hastalığı dolayısı ile evinde olduğu günlerde idi . İki öğrenci ile evine gidip, dua istemiştim. Evinin huzur veren ikliminin girişinde, sağa tarafta bahçeye açılan bir balkonda bizi gülümseyerek selamlamış, iki küçük erkek öğrenciyi yanına alıp; bizleri evin bayanlar için ayrılan bölümünde kızları hanımefendi ağırlamıştı.

Eğer dili ile halini bir edebilmiş ; aşkla yaşayan bir alimin eşiğinde iseniz; kalbinizin atışlarını yavaşlatıp, kafanızda” hiç”düşünce beklersiniz. Nasibiniz varsa bahçesinde yürürken bile gönlünüz neşvünema bulur.

Tesiri olan bir âlimdi. Ben O'nun Kapu Camii' nde yaptığı vaazlarda pek sık söylediği; Tahir- ül Mevlevi' ye ait bir beyti , haç yolculuğunda Kabe'yi gördüğüm zaman; gözyaşlarımla, hiç elimde olmadan söylediğimi ve ezberlediğimi fark etmiştim.

Eli boş gidilmez, gidilen yere;

Mevlam boş gelmedim, hep suç getirdim.

Dağlar çekemezken o ağır yükü;

İki kat sırtımda pek güç getirdim.

Sempozyumda şöyle bir ifade geçti:” Konya'lı 1970' lerde sadece Tahir Hocaefendinin kasetlerini dinleyebilmek için evlerine teyp almıştır.”

İnsan evladı nefsine hoş gelen şeyleri sever ,peşinden gider ama terbiye edicilerden pek de hoşlanmaz. Hocaefendi; bu terbiyeyi samimiyetle, aşkla yapınca kendisine düşünce ve yaşantı olarak uzak olanlar bile saygı- sevgi çemberinin içinde kalıyorlar.

Hocaefendi küçükken İsa Ruhi Bolay, Hacıveyiszade Mustafa Kurucu, Bülbül efendi, Hacı Hakim efendi, Haydar efendi gibi âlimlerden dersler ve icâzet alıp, irşad yolculuğuna başlıyor. Kendi ifadesi ile "40 yıl Kapu caminin muhterem cemaatine” Kürsüden sesleniyor. Burdur'a "gözlerden uzak olur, tesir edemez "diye gönderilmesine rağmen; ilk konferanslarına orada başlıyor. Konya'da müftülük, bir dönem milletvekilliği, darbe sonrası siyasi yasaklar, hapis …Ama sürekli akan coşkun bir derenin önüne ne kadar set vurulsa da önlenemeyeceği için ölümüne kadar devam eden bir hizmet yarışı…

Gençlere olan sevdasını; kurulmasına hizmet ettiği, maddi- manevi destek olup, hocalık yaptığı imam hatip okullari ile perçinleyen Tahir hocanın kürsüden onlara hitabı :”Asım'ın nesli” idi. Gençlerin O'na karşı olan sevgisine şahit olduğum anlardan biri; televizyonda sabahın erken saatlerinde banttan yayınlanan Kapu cami‘ndeki vaazlarını dinlemek için uykusundan feragat eden, kendiliğinden kalkıp aşkla onu dinleyen 14-15 yaşlarındaki delikanlılar….

Âlim olup, nasipli olabilirsiniz ama ilminizle halinizi bir etmek âmil olmak zordur. Özellikle de yakın çevrenizde bunu yaşamak daha zordur. Tahir Hocaefendi bunu başarabilen ender insanlardan. Ailesinin her ferdini; yakın- uzak tesir edebilmiş, onları şeriat çizgisinde tutmak için,” aşk adamı” olsunlar diye çok emek vermiş bir alim.

Babalarımız onu dinlerler, gözyaşları ile dönerlerdi sonra bizler dinledik, yeni nesiller dinleyecek ….

Kendisi 5 Mart 2011'de dünya yolculuğunu tamamlasa da arkasında bitmeyen bir ses bıraktı. Dünyanın her yerindeki insanlar Kapu Cami' ne , O'nun kürsüsüne katıldı. Tek bir duası vardı:

Yarab !Hiçbir amelime güvenmiyorum ama bir tek delilim var . Senin dost bildiklerini dost bildim, Senin düşmanlarını düşman

Biz de bu duasını yaşadığına şahidiz Şahidiz …Rahmetle….

Yazarın Diğer Yazıları