AKLA VURULAN TOKAT:ATEİZM

Elinizde çok güzel, son çıkan modelde bir telefon var. İlk yapacağınız şey; onun üreticisi tarafından yazılmış kullanma kılavuzunu okumak, onunla ilgili videoları seyretmek. En basit bir elektrik süpürgesinde dahi ihtiyaç duyduğumuz şey; ondan azami fayda sağlayıp, doğru şekilde kullanabilmek için üreticisinin yönlendirmelerini öğrenmek.

Bizim aklımızla üretilmiş, ruhsuz, en basit aletler de bile kullanım kılavuzuna ihtiyaç duyuyorsak insanın tüm hücrelerini, DNA'sını yaratan, tüm sinir uçlarını, kalbinin en derinliklerini bilen, ruhunu veren Yaratıcısının ona sunduğu kılavuzları ve bilgileri neden önemsizleştiriyoruz?..

" Bir Yaratıcıya inanırsam O'nun koyduğu kuralları da kabul etmeliyim” korkusuyla tüm sorumluluklardan kaçma çabası içine giren ateizmin en büyük zararı yine insanadır.

Yaratıcıyı ve O'nun koyduğu” güzel ve çirkin” yönlendirmelerini reddeden Ateizm; insanın en büyük sığınağı ümidini elinden, ruhundan çeker alır. Ümidi kaybolan insan; hayallerini ve ona ulaşmak için harekete geçme kabiliyetini kaybeder.

Gözlerimizi kapatıp bir dağa çıktığımızı ya da denizleri aştığımızı düşünelim. Gözlerimizi açtığımızda dağa tırmanmak için yürüyüş ayakkabılarımızı giyerek, tüm hazırlıklarımızla o yöne doğru adım atmadıysak, denizleri aşmak için bir gemiye binip ya da tekneyle açılmadıysak; aklın gereği bir gerçeklikle davranmamışızdır.

İnancını kaybeden insan; aklın gizli silahı hayalleri, amaçları ve ona ulaşma motivasyonunu kaybeder. Küçücük iken” ben büyüyünce doktor olacağım, hastaları iyi edip , sizlere bakacağım anne- baba” diyen bir çocuk; büyürken okullarda, seyrettiği filmlerde, arkadaş çevresinde, internet sitelerinde sürekli saldırı altında bulunan imanını kaybedince büyük başarılar gösterip kazanmış olduğu tıp fakültesinde sendelemeye başlar. " Bitirse ne olacak ki?”…

Faydalı olma amacı elinden alınan biri; tıp fakültesinin zorluklarına neden katlansın? Dağı görünce; "burayı nasıl aşarım?” demez , gözlerini kapatır ve dağın küçülmesini bekler…

Ümidi, inancı olmayan insan; sebepleri işleyecek hareket gücünü ve sabrını da yitirir. İmandan sorumlu olmanın birinci şartı akıl taşımaktır. Eskilerin deyimiyle” aklı başında olmak”. Aklı başında olan; aklını devredışı bırakacak sarhoşluk veren içki, uyuşturucu madde ya da cinnet hali yaşamayan biri” can” dediğimiz kıymetliden, kendi isteği ile körü körüne, bir amaca bağlı olmadan vazgeçemez. Vazgeçiyorsa; aklını ve cana tat veren tüm zevkleri( iyi şeyler yapma, ne kadar yanlış yaparsa yapsın Allah'a dönünce affedilme ümidi, başarının gücü) gibi kaybetmiştir.

Enes Kara için; aklını kaybettiği bir cinnet anında ancak bunu yapabilmiş olabileceği düşüncesi ile Rahman ve Rahim olanın engin mağfiretini diliyor, anne- babasına güzel sabırlar temenni ediyorum.

Enes'in tüm güzelliklerini, ideallerini, yaşama arzusunu elinden alan, ruhunu sahipsizliğe sürükleyen, inançsızlık aşılayıcı zihniyetleri de başka insanların da kabusu olmamaları için en güzel Şahide , tüm dertlerin dermanına "VAR” olana havale ediyorum..

Muhabbetin içinde kalın


Yazarın Diğer Yazıları