AH VEFA

Yorgun hissetti kendini. Suda sabit durabilmek için sürekli ayaklarını çırpmak zorunda kalan bir yüzücü yorgunluğunda. Ya da fırtınaya karşı yürümek zorunda kalan bir çaresizlikte… Böyle zamanlarda en büyük ilaçtı vefa…Vefayı yudumlamış bir dost, bir yürek arardı insan.. Kendi kendine mırıldandı:

- Vefa ne ki?

Buldu cevabı. Onu da tekrarladı:

- Vefa; kalbin hafızası, unutmaması.

İnsanız ve dünya yolculuğunda tek değiliz. Anneye -babaya, kardeşe ,eşe, arkadaşa, dosta tâbiyiz.

Ünsiyetten geldiğimiz için olsa gerekir, hep sevgi ve güven arayışındayız. Sorsan; herkes vefalı, sevgi dolu, merhametli, karşısındakini düşünen, kendinden çok çevresine hizmet eden ama aslında ben merkezciyiz.” İyiyim, en harikayım” iddiasındayız.

Vefa; en çok da zor durumlarda test edilir. Bir küçük aksamada, durmada, yavaşlamada o güne kadar yapılmış iyilikler, güzellikler hatırlanmıyorsa yani kalbin hafızası çalışmıyorsa "ah! der insan; ah vefa”

Bir vefa kumbarası oluşturalım. Annelerimizin; sofrada dört dilim pasta varsa ve ailemiz beş kişi ise "ben pasta sevmem” diyen ilk kişi olduğunu unutmayalım. Babalarımızın bizi cesaretlendirmek için; bisikletin arkasından ellerini çekmeseler de "ne güzel sürüyorsun” nidalarını her işimizde hissettiğimizi;

Eşlerimizin sığınakları, çocuklarımızın ideal kahramanları olduğumuzu hep hatırlayalım…

Çoğunlukla insanlar; birbirlerine muhtaç olduklarında dünyanın en iyi insanı olurlar. Ama düşkün durumda bunu adaletle korumak zor olandır. Bildiğimiz bir hikayedir:

Yaşlı bir adama bisiklet çarpar. Hastaneye götürürler. Tedavisi yapılırken, adam acele eder. Hemşire sorar:

-Amca; neden huzursuzsunuz! Biraz dinlenirseniz iyi olur. "Yok” der, amca.

-Bırakın ben gideyim kızım. Hanım beni bekler. Hemşire:

-Siz, numarayı söyleyin. Biz arayalım, sizin durumunuzu söyleyelim. Siz de tedavinizi tam yaptırın. Amca:

-Olmaz, yavrum. Teyzeniz bir klinikte yatıyor. Kendisi Alzheimer. Hiçbir şey hatırlamıyor. Beni bile… Ben kendisiyle her sabah kahvaltı yapmak için giderim. Şimdi geç kaldım, der.

-Hemşire: Sizi hatırlamıyorsa niye her gün gidiyorsunuz?

-O beni hatırlamıyor kızım ama ben onu hatırlıyorum.

Çocuklarımıza öğreteceğimiz, vefa kumbarasında muhakkak bulunması gereken bir olay. Özellikle boşanmaların evliliklerin yarısını bulduğu son zamanlarda hep hatırlamamız gereken bir güzellik.

"Herhangi bir kişiye karşı sevgimiz arttıkça, söylediklerine, hareketlerine ve bize olan tepkilerine karşı hassasiyetimiz de artar. Çünkü; daima duygularımızı gözetmesini bekleriz. Bundan dolayı ondan gelecek yanlış harekete çok kırılırız.” Der Halil Cibran .

O zaman tüm dünyayı değiştirmeden önce kendi yazılımımızı değiştirelim.

Selâsını duyduğumuz bir komşunun ardından:

-Ya, keşke bir arayıp sorsaydım”. Ne haldesin, neler yapıyorsun deseydim”. dememek için;

Arkadaş ve dostlarımızı özlediğimiz halde bir kahve molası zaman ayırmadığımız için;

Göz göze, diz dize mesafede yaşadığımız eş ve çocuklarımızın yüreklerini dinlemediğimiz için;

En çok da kendimize karşı vefalı olmadığımız için pişman olmak istemiyorsak hadi kumbaramızı dolduralım.

Bir güzellik, bir vefa bulduğumuz her yüreğin değerini bilip, çelik halatlarla gönlümüze bağlayalım…


Yazarın Diğer Yazıları