ZULÜM; ÖNCE “FİİLİ DUA” SONRA “LAFZİ DUA” İLE ÖNLENİR

İslam Dünyası başsız bırakıldığı ve darmadağın edildiği için dünya barışa hasret kaldı.

Özellikle son yüzyılda zalim Batı emperyalizmi (Bosna'da, Afganistan'da, Dağlık Karabağ'da, Arakan'da, Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Cezayir'de, Yemen'de, Doğu Türkistan'da) oluk oluk Müslüman kanı akıtıyor.

Onların bu zulmü, batıl inançları ve sömürü düzenlerinin doğal bir sonucudur ve köpeğin havlaması veya ısırması kadar normaldir.

Anormal olan Müslümanların bu zulümlere tepki verememesi, kendini savunamamasıdır.

Her zulmün ardından sert siyasi söylemlerde bulunduk, mitingler yaptık, "Zalimleri kahreyle Allah'ım” diye dualar ettik de hangi neticeyi aldık?

Elbette Allah'a yakarmak, O'ndan talepte bulunmak son derece değerlidir. Ancak birçok kavram gibi "dua” kavramının da içi boşatılmış ve eksik anlaşılmaya başlanmıştır. Açalım: Dua iki çeşittir.

Birincisi; "Fiili Dua”dır ki; bu Kur'an'ın emirleri doğrultusunda her türlü fiili gayreti (İslam'ı tebliğ etmek, çağın ilerisinde ilmi çalışmalar yapmak, sivil ve harp teknolojini geliştirmek v.b) ortaya koymaktır.

İkincisi ise "Lafzi Dua”dır ki; bu Allah'tan talepte bulunmaktır.

"Fiili Dua”yı yerine getirmeden sadece "Lafzi Dua” yapmak Kur'an öğretisine uygun değildir.

Kur'an'da verdiği görevleri ifa etmeden, Allah'tan istemeye hakkımız ve yüzümüz olabilir mi?

"Allah'ım İsrail'i kahreyle, Filistinli kardeşlerimize yardım eyle” diye dua ettiğimizde, Allah bize; "Sınırsız gücümle İsrail'i kahredebilir, Filistinli kullarıma da yardım edebilirim. Ben bunu yapacaksam, seni neden yarattım? İrade-i Cüzziye'ni kullanarak "Fiili Dua”nı yaptın mı? Derse ne diyeceğiz?

Lafzi dua ile yetinerek, Allah'ın verdiği görevi dönüp Allah'a havale etmiş olmuyor muyuz?

Soru soran öğretmene öğrenci, "Hocam bilemedim, sen cevaplar mısın? Dese makul olur mu?

Günümüz gerçekleri göz önüne alındığında, elbette İsrail'i ve destekçileri ABD'yi ve Batı dünyasını fiilen engelleme imkânı görünmemektedir.

Ancak bu, "Fiili Dua” anlamında hiçbir şey yapamayacağımız anlamına gelmez.

Mesela; Türkiye'nin öncülük edeceği ve "İslam İşbirliği Örgütü'nde alınacak kararlarla;

Her İslam Ülkesi örgütlediği yüzbinleri, toplamda milyonlarca silahsız sivili İsrail'in Lübnan, Mısır, Suriye, Ürdün sınırına yığabilir. Sessiz oturma eylemi ve protestolarla zalimlere geri adım attırabilir.

Her İslam Ülkesi, -başta petrol ve doğalgaz olmak üzere- İsrail'e ambargo uygulayabilir ve İsrail'le olan ticaretini ve siyasi ilişkilerini askıya alabilir.

Türkiye, Kürecik ve İncirlik üslerini kapatarak, ABD'ye ve İsrail'e büyük bir darbe vurabilir.

Türkiye, Mavi Marmara dosyasını yeniden açabilir.

Türkiye, İsrailli yöneticileri, Türk Mahkemeleri'nde "savaş suçlusu” olarak yargılayarak mahkûm edebilir.

Türkiye, İsrailli yöneticileri, "savaş suçlusu” olarak İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikâyet edebilir.

Bunların bazılarını bile yapsak "Fiili Dua” etmiş oluruz. Allah'a "Elimizdeki imkânlar buydu. Bu kadarını yapabildik. Sen gayretimizi bereketlendir ve zalimleri kahreyle” diye dua etme hakkımız olur.

Korkarım ki; bu ve benzeri adımları atmadan tarihe de, Allah'a da hesap veremeyiz…

KONYA – 01 Kasım 2023

 


Yazarın Diğer Yazıları