Zaman Yönetimi Ve Mutluluk

     Allah insanı yaratmış, ona çeşitli nimetler vermiştir.  Akıl, sağlık, zaman, evlat, her türlü gıda…v.s.
     Bu nimetlerin hepsi birbirinden değerlidir. Her biri için çok şey söylenebilir, yazılabilir. Ama ne söylense, ne yazılsa bu nimetleri anlatmaya kelimeler yetmez.     

     Bunların değerini kaybedince daha iyi anlarız. Anlama  kavrama  ve anlatmadaki acizliğimiz, aynı zamanda nimet veren yaratıcının sonsuz kudretini gösterir.    

     Zamanı doğru anlamayı ve yönetmeyi farklı bir pencereden ele almaya çalışacağız.
     Zamanı kabaca “geçmiş zaman”,  “an”  ve “gelecek zaman” olarak tasnif edebiliriz.
     Zamanı  iyi anlamak, doğru yönetmek hayatın  vazgeçilmezi, mutlu veya mutsuz olmanın temel faktörüdür.
     Mutsuz olanları gözleyin… Geçmişi  çok düşünürler.  Ona takılıp kalmışlardır.

     Halbuki zaman geçmiş, onu geri döndürme veya üzerinde tasarruf etme  imkanı kalmamıştır. Bunun için de geçmişi çok düşünmek insana bir şey kazandırmaz. Ama çok şey kaybettirir. “Neden böyle oldu?, şöyle olsaydı olmaz mıydı?, Keşke şöyle yapsaydım.” diye sabahtan akşama, akşamdan sabaha düşünerek ancak beynimizi yorar, fiziksel ve ruhsal sağlığımızı yitirir, ama bir şey kazanmayız.
     Geçmişi düşünenler,  çamura saplanmış arabaya benzerler. Motor yıpranır, yakıt boşa gider, lastik eskir. Ama araç bir metre yol almaz. Hatta çıkmak istedikçe batar.
Geçmiş zaman, tecrübe kazanmak  ve yaşananlardan dersler çıkarmak için elzemdir. Anı doğru yaşamak ve geleceği aydınlatmak için çok gereklidir. Ama o kadar.…

     Kötü olan;  geçmişe takılı kalmak, anı doğru yaşayacak ve geleceği aydınlatacak dersleri çıkaramamaktır.
     Yakın gelecek neyse! Ama  yıllar sonrasını düşünmek ne kadar gereksiz.  “gelecek”  bilinmeyen, hatta  tıpkı “geçmiş”  gibi  hakim olunması mümkün olmayan zaman dilimidir. “Acaba şöyle mi olacak?,  böyle olur mu?, böyle olursa ne yaparım?” gibi düşünceler beynimizi kemirir.  Ama hiçbir sonuca varamayız.
     Geleceği Allah’tan başkası bilmediğine göre bu zaman dilimini çok düşünmemiz de mutsuzluk nedenidir.
     Hakim olunabilen, üzerinde tasarruf  edilebilen,  zaman dilimi yaşadığımız “an” dır. Zira; Allah’ın verdiği cüz’i iradeyi kullanmak, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmek,  halen yaşanılan zaman dilimi için mümkündür. İrade doğru kullanılmaz, anın imkanları değerlendirilmezse zaman geçer,  geri getirilemez.     

     Hatıra olur. Artık geçmişi düşünmek, pişman olmak, keşke demek bir fayda vermez.         
     O halde zamanı iyi anlamak, geçmişi düşünmemek, ama edinilen tecrübelerden yararlanarak  geleceği planlamak, sonra da “tevekkül etmek” hayat düsturumuz olmalıdır.    
     Eski sekreterim Fatma; geçmişi çok düşünen, her şeyi kendine dert edinen, özellikle meslek edinmekle ilgili geleceğe dair endişeleri olan naif, zarif hanım bir kızdı.
     Zaman konusundaki  sohbetlerimiz ile kendine güveni arttı, daha neş’eli  ve hayat dolu oldu. Konuşulanları  öyle özümsemiş ve içselleştirmiş ki;  “geçmiş geçmişte kaldı, geleceği Allah biliyor. O halde anı yönet ve değerlendir” diye vecize haline getirmiş.        
     Böyle yapmazsak sınırlı irade ve gücümüzle bir şeyleri değiştiremediğimizi gördüğümüz, sonuç alamadığımız için  mutsuz oluruz.
     Zamanı iyi anlamak ve doğru yönetmek mutlu olmanın temel sırlarındandır.
     Bu sırları hayata uygulayarak mutlu olmanız arzu ve temennisiyle…


Yazarın Diğer Yazıları