Yurt Değil, Yüreğimiz Yandı

Geçen Salı, Adana’daki yurt yangınında kaybettiğimiz 12 can yüreklerimizi kavurdu.

Yurtlarda otomatik yangın söndürme sistemlerinin kurulması, yanmayan eşyalarla döşenmesi ve denetimlerin artırılması gibi bir dizi tedbir alınacakmış.

İyi de tedbir almak ve denetimleri arttırmak için yurdun yanması, 12 masum fidanın; büyümeden toprağa gömülmesi mi gerekiyordu?

Canlar yitirildikten, yürekler yandıktan sonra tedbir almak duyarsızlıktır. İhmalin ve suçun kabulü demektir.

Deprem yönetmeliği çıkarmak için illa 17 Ağustos depreminin yaşanması mı gerekiyordu? 

Devleti yönetenler “testi kırılmadan tedbir almayı” neden akıl etmiyorlar?

Yurdun bir cemaate ait olduğu ortaya çıkınca bundan siyasi rant devşirme, ideolojik intikam alma çabasına giren çevreler oldu. Bu iğrençlik acımızı daha da artırdı.

Beyler, zaten her fırsatta din ve dindarlara kin kusuyorsunuz.

Bari bu acı olayı istismar etmeyin.

Bu size bir şey kazandırmaz. Aksine, sizin kalitesizliğinizi ortaya koyar.

Devleti yöneticiler elbette sorumludur.

Ancak yurt denetimlerinde yangın tedbirlerini kontrolden önce “Atatürk Köşesi var mı?”  diye soran zihniyetin hiç mi kabahati yok?

“Atatürk Portresi var mı?, “Gençliğe hitabe portrenin sağında mı solunda mı?” diye sormaktan  yangın tedbirlerini denetlemeye fırsat bulamayanların sorumluluğu yok mu?

Bu ülkede “Atatürk Anıt ve heykellerine, Atatürk Köşelerine, “Atatürk Portrelerine” harcanan paralarla kaç yurt kurulabileceğini hiç düşündünüz mü?

Bu milletin dinini öğrenmesini yasaklayanların hiç mi günahı yok?

Millet, çocuğunu dinini öğrensin diye yardımlarıyla yapılan derme çatma yurtlara göndermek zorunda bırakan zihniyetin günahı inkar edilebilir mi?

Bu milletin çocuğuna dinini öğretebilmek için ne fedakarlıklara katlandığını biliyor muşunuz?

Bu, boğaz manzaralı, içkili, lüks lokanta sohbetlerinin konusu olmadığı için bunu anlayamazsınız.

Her lüks harcamanızın bir yurdun yangın merdiveni parası olduğunu hiç düşündünüz mü?

Baskılarla din eğitimini merdiven altına kaçıranların, bu konuda tek laf etme hakları yoktur.

İktidar ve devleti yönetenler, size söylüyorum.

Siyasi ambalajınızın üzerinde Ak yazması yetmez.

Eğer Hz. Ömer’i örnek aldığınızı söylüyorsanız, O’nun “Fırat kenarında bir koyunu kurt kapsa, adli ilahi hesabını benden sorar” sorumluluğunu eyleme dönüştürün.

Başka fidanların kırılmaması için her alanda gerekli tedbirleri almak sizin en asli göreviniz.

Yoksa Adli İlahi’de hesap veremezsiniz. Unutmayın ki O hesapta kimseye ayrıcalık tanınmaz…


Yazarın Diğer Yazıları