PKK’yı Kandil'de Nadasa Çektiler

PKK’nın çekilmesiyle oluşacak yeni süreci , PKK’yı kurduran/kullanan güçlerden ayrı düşünmek mümkün değil.O halde ;bu süreci doğru okumak ve doğru çıkarımlar yapmak zorundayız.


PKK yıllardır stratejisini ““silahlı mücadele, siyasi mücadele ve devletleşme” olarak ilan etti.Bu noktada PKK’nın silahlı mücadeleyi tamamlayıp siyasi mücadeleye geçtiği ,Kürdistan’ı kurmak için Kandil’de nadasa çekildiği anlaşılıyor.


Muhatap alınarak meşruiyet kazanması, PKK için en büyük kazançtır.PKK’nın şiddeti bırakarak sınır dışına çekilmesi  bir son değil, taleplerini ‘meşru zeminde, meşru araçlarla’ çok daha güçlü gündeme getireceği  bir  dönemin başlangıcıdır.“Tam demokratik”  Türkiye’nin meşru zemindeki  taleplere direnmesi teröre direnmesi  kadar zordur.


Barış sadece silahların susmasıyla sağlanamaz.Çözüm sürecinin püf noktası budur.
Mevcut süreç nereye gider, bilemeyiz. Ama demografik, sosyolojik, ekonomik faktörler  PKK lehinedir.  Zira bölge nüfusu ,hızlı artışı ile 2025'te genel nüfusun  yarısına ulaşacaktır.Kürt kardeşlerimizi temsil etmeyen PKK (etnik-sosyalist Kürt milliyetçiliği) milletvekili sayısını artıracaktır.Kürt kardeşlerimiz bu kirli oyundan  kurtarılmalıdır.


Bütün bu gelişmeler nihai tahlilde asıl meselenin alt başlıklarıdır. Asıl mesele şudur :Kürdistan Bölgesel  Yönetimi  45 milyar varil petrol, 3,5 trilyon m3 gaz rezervine sahip.Bu   Azeri-Türkmen rezervinin altı katıdır. Bu gerçek karşısında süreci, enerji siyasetinden ayrı düşünmek  mümkün değildir.
ABD ve Batı siyasi-ekonomik hakimiyetini, Çin ve Hindistan büyümesini, Rusya sıcak denizler ve  global aktörlük hedefini  sürdürmek için denklemde olmak zorundadır. Bu enerji ihtiyacı Ortadoğu’yu  önemli kılmaktadır.


 ABD -AB-İsrail ittifakı ; 1.Dünya Savaşı sonrası İngiltere’nin bölgede kurduğu statükonun biriktirdiği etnik-mezhep gerilimini “Ortadoğu haritasını değiştirerek yönetmek” istiyor.Projenin adı BOP ve Arap baharı.


Yeni ve ihtilaflı sınırlarla yeni krizler üretmek emperyalistlerin ana metodudur. Böylece bölge halklarını  ve devletlerini sürekli gerilimli tutarak; oluşan krizlere  müdahale imkanı bulurlar. Bölgedeki  gerilimin asıl nedeni budur.


Bu denklemde Türkiye, global siyasi aktörler ve taşeron teşkilatlar (PKK, PDK ve YNK)ın menfaatleri barış sürecinde örtüştü. Menfaat denklemi değiştiğinde ABD ve Batı  PKK’yı  tehdit unsuru olarak kullanmak, yeniden başımıza bela etmek için- rezerv terör tehdidini- Kandil’de beslemeyi sürdürecek.


Aysel Tuğluk “Suriye’de bir süre, İran’da yakın gelecekte tekrar silahlı mücadeleyi sürdüreceğiz” diyor. Yoruma gerek var mı? PKK, silahı ortak düşmanları Suriye ve İran’a doğrultursa, İran merkezli Şii bloku zayıflar.


BOP artık Ortadoğu’da sınırları belli, bağımsız devletler yerine etnik, dini ayrılıkları öne çıkarıyor.
BOP ileride 75 milyonluk İran’ın ,25-30 milyonunu oluşturan Şii İran Azerilerini de İran’dan  koparacaktır.  
ABD -Batı-İsrail ittifakı,Kürt coğrafyasının PKK, PDK, YNK ,Hizbullah vb örgütlerle kontrol ederek Türkiye’nin başında Demokles’in  kılıcını sallandırmayı İran’ı tehdit etmeyi ve istikrarını engellemeyi amaçlamaktadır.


 Sünni bloku, Türkiye, S.Arabistan ve Katar üzerinden  örgütleyen ABD, “siz yeni Osmanlısınız” gazı ile Ortadoğu’yu  yeniden  şekillendirmek için Türk ordusunu operasyon gücü olarak kullanmak istiyor. Karşılığında Türkiye’yi  destekliyor. ABD , Arap sermayesini  Türkiye’ ye transfer ettiriyor. Dünyada ekonomik kriz varken Türkiye ekonomisinin canlılığının nedeni - dinamik ekonomi ve dış politikalar yanında -bu kaynak transferleridir.

Resmi ideoloji ; dini, etnik kimlikleri ve farklılıkları dışlayarak, tek tipleştirme politikasıyla, insanımızı mutsuz etmiştir. Sebep olduğu sorunları görmek ve çözmek yerine inkar politikalarıyla kafasını kuma sokmuştur.Devletin sahip çıkamadığı ve mutlu edemediği  bu milletin fertleri, suni ayrımlarla fikren, etnik ve toprak olarak bölünmek  birbirine düşman edilmek ve  global siyasi aktörlerin piyonu haline getirilmek istenmektedir. Bu oyunlara gelmeyelim.Birlik ve dirliğimizin kodları şanlı tarihimiz, medeniyetimiz ve dinimizde saklıdır.


Yazarın Diğer Yazıları