İSRAİL TEHLİKESİ KAPIMIZA DAYANDI

Aksa Tufanı'nın üzerinden nerdeyse bir yıl geçti.

Yaşananlar baş döndürücü. Kimin kazandığı, kimin kaybettiği bir muamma.

Bir yönüyle bakıldığında, Hamas yaptığı Aksa Tufanı harekâtıyla İsrail'in ve Mossad'ın karizmasını fena halde çizdi. Yakında bir yılını dolduracak olan saldırılarına rağmen Hamas'ın elindeki rehineleri kurtaramamış olması da İsrail'in imajını yerle bir etti. Filistin davası dünya gündemine oturdu.

İsrail'in Filistin halkına çocuk, kadın, sivil ayrımı yapmadan soykırım uygulaması, tüm dünya halklarının tepkisine neden oldu. Filistin Devleti'nin kurulması gerektiğini savunan, hatta Filistin Devleti'ni tanıyan devletlerin sayısı hızla arttı. İsrail, 7 Ekim'den sonra kurulduğu günden beri dünya kamuoyundaki desteğini en çok kaybettiği ve Filistin devletinin kurulmasının en güçlü talep edildiği bir süreç yaşadı.

Bir yıldır sürdürdüğü katliam ile İsrail dostları tarafından bile savunulamaz duruma düştü.

Diğer yönüyle bakıldığında başta İslam ülkeleri olmak üzere BM ve tüm dünya bir yıldır devam eden İsrail soykırımını seyretmekle yetindi.

İsrail, İran'ın en güvenli bölgesinde misafiri olan İsmail Heniyye'yi düzenlediği bir suikastla öldürdü. İran'dan ses yok. İsrail, Hizbullah mensuplarını çağrı cihazları ve telsizler üzerinden hedef alarak onlarca kişiyi öldürdü, binlercesini yaraladı. İran'dan ses yok. İsrail, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı korunaklı karargâhında vurdu. İran'dan yine ses yok.

Üstelik El Arabiya TV kanalına konuşan Şii Molla Muhammed Ali el Hüseyni İran'ın Nasrallah'ı sattığını söylüyor. Bir gün sonra Nasrallah düzenlenen suikastla öldürülüyor.

Son saldırılar ve suikastlar İsrail'e itibar ve güç kazandırırken, İran ve Hizbullah'ı kamuoyunu nezdinde iyiden iyiye zayıflatmış, İsrail'in en büyük düşmanı olarak görülen İran'ın ve bölgedeki temsilci gücü Hizbullah'ın kartondan birer maket oldukları ortaya çıkmıştır.

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın "Batılı liderlerin ateşkes sözü vermelerine karşılık Heniyye suikastına misilleme yapmadıklarını, aldatıldıklarını” açıklaması zafiyetin itirafı niteliğindedir.

Olaylar tahlil edildiğinde ABD-İran-İsrail üçgeninde gizli bir işbirliğinin var olduğu, ya da ABD ve İsrail'in mezhep temelli ayrılıklar başta olmak üzere Müslümanlar arasındaki ihtilafları kullanarak bir ihanet ağı oluşturdukları sonucu çıkıyor.

Her iki halde de bölgedeki savaş İsrail ve müttefiklerinin lehine yayılma eğilimi gösteriyor. Bu sinmişlik, eziklik ve tepkisizlik devam ederse, İsrail'in Lübnan'a karşı başlattığı harekâtın kıvılcımlarının, Suriye'ye hatta Türkiye'ye de sıçraması kuvvetle muhtemeldir. İsrail tehlikesi kapımıza dayanmıştır.

İsrail, sapık dini düşüncelerinden ve başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinden aldığı güçle Arz-ı Mevud hayallerinin peşinden koşuyor. Vakit çok geç olmadan İsrail'in mutlaka durdurulması gerekir.

Türkiye, tehlike altındaki sınırdaş ülkeleri acilen örgütlemeli, bu devletler müdahale kararı almalı ve Türkiye dâhil bölge ülkeleri onlara destek vermelidir.

Yangın yayılmadan söndürülmezse; söndürmek çok zor, hatta imkânsız olacaktır…


Yazarın Diğer Yazıları