IRAK’LA YAPILAN İŞBİRLİĞİ SURİYE İLE DE YAPILMALIDIR

 

Her ülkenin komşuları ile iyi ilişkiler kurması istenilir ve beklenilir bir durumdur.

Bu cümleden olarak Türkiye'nin de komşularıyla özellikle tarihi ve kültürel yakınlık içerisinde bulunduğu Irak, Suriye ve diğer İslam ülkeleriyle siyasi, ekonomik, askeri alanlarda işbirliği yapması zaruridir.

Temel kaide bu olmasına rağmen, İslam ülkelerinin bu ilişkileri istenen düzeyde değildir.

Zira; İslam ülkelerini yönetenlerin çoğu, 1.Dünya Savaşı'nın galiplerince atanmış, çizgiden çıkanlar, darbeler, savaşlar ve çeşitli yöntemlerle alaşağı edilmiş, yerine kendilerine mutemet yöneticiler getirilmiştir.

Son dönemlerde Irak ile Türkiye ilişkilerindeki gelişme bunun istisnası gibi duruyor.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Erdoğan'ın Irak ziyareti sırasında 27 anlaşmanın (ekonomi, ticaret, su, enerji, elektrik, ulaştırma v.b) ve 15 Ağustos'ta Ankara'da "Askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı”nın imzalanması iki ülke ilişkilerini çok önemli bir seviyeye taşımıştır.

Bunlara son derece stratejik bir mesele olan "Kalkınma Yolu Projesi " de ilave edildiğinde Türkiye-Irak ilişkilerinin her iki ülke için önemli kazanımlar sağlayacağı ve bölge için bir umut olacağı izahtan varestedir.

Irak'ın PKK'yı yasaklı bir örgüt olarak kabul etmesi, her iki ülkenin PKK'ya karşı ortak harekât yapma kararı da terörü bitirmek için çok önemlidir.

Irak gibi Suriye de, PKK'nın ülkelerinin toprak bütünlüğü ve güvenliği için tehdit olduğunu görmüştür. Ancak ABD ve Rusya'nın bölgedeki çıkar hesapları ve ağırlığı Suriye'nin önündeki en önemli engeldir.

Rusya'nın Ukrayna ile savaşta olması, Suriye ile işbirliği yapmamız konusunda önemli bir avantajdır. Türkiye bu avantajı iyi değerlendirmelidir.

Türkiye, bu avantajı da kullanarak Irak'ta attığı adımları Suriye'de de atmalıdır. Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve güvenliği için tehdit oluşturan PKK'ya karşı, Suriye'nin arkasında olduğuna dair güvence vermelidir.

Suriye'nin de Türkiye'nin de ortak düşman da İsrail'dir. Bölgeye savaşı yaymaya çalışan, her fırsatta Lübnan'a saldıran İsrail'in yakın hedefinde de kendilerinin olduğu Suriye yönetimine anlatılmalıdır.

Aynı gerçeklerin Suriye'nin ipini elinde tutan Rusya ve İran'a da anlatılması ve tüm bu ülkelerle diplomatik temasların sıklaştırılması gerekir.

Malumdur ki; diplomaside düşmanların azaltılması, dostların çoğaltılması asıl hedeftir.

Bu bağlamda Orta-Doğu'da İsrail'e, ABD ve müttefiklerine karşı, ortak menfaatler çerçevesinde de olsa dostlarımızın ve dostluklarımızın çoğaltılması diplomasinin gereğidir.

Gazze'deki İsrail katliamı, başta halklar olmak üzere İslam Ülkelerinde bir yakınlaşma oluşturmuş, Müslümanları patlama noktasına getirmiştir.

Bunun da diplomasi ve siyasette iyi kullanılması gerektiği kanaatini taşıyorum.

Bunlar yapılabilirse işgalciler İslam Coğrafyasını terk edip gideceklerdir…


Yazarın Diğer Yazıları