YÜZYILIN SOYKIRIMI SONRASI BARIŞ
Kutup Yıldızı
O KADAR MI ZOR?
Yıldız mı, Ay mı, Kara Delik misiniz?
Değerli Galibiyet
Ruhun şad olsun ağabey
Konya için tehlike çanları çalıyor
HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
FACİALAR KADER DEĞİL
Eğitim de denetim de şart
MODERN DÖNEM ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 1
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Alfa Romeo Junior
Yaşadığım ibretlik bir olayı paylaşacağım sizinle. Böyle bir yazıyı köşeme taşımak pek tarzım değil.
Üstelik çok bilinmeyen bir hikâye de değil. Hatta sıklıkla yaşanan türden.
Ama beni çok derinden etkilediği için bu ibretlik hikâyeyi yazmayı uygun gördüm.
Çok sevdiğim bir dostumu ziyarete gittim. Kendisi orta ölçekli bir fabrika sahibi.
Hoşbeşten sonra sohbete başladık.
Dostumun eski neşesinden yoktu. Omuzları düşmüş, gözlerindeki ışık kaybolmuştu.
"Dostum seni çok iyi görmedim. Hayır mı? Bir derdin mi var?” diye sordum.
Gözlerini kaçırdı. "Boş ver” dedi.
Derdini benimle paylaşması için ısrar ettim.
Birden gözlerinden yaşlar süzüldü. Islanan sakalını sıvazladı. Derin bir iç çekti.
Sıkıntısını benimle paylaşması konusunda ısrar ettiğim için kendime kızdım. "Özür dilerim” dedim.
"Hayır! Özür dileme! Ben de içimi dökecek yanında ağlayacak senin gibi bir dost arıyordum belki.” Dedi ve devam etti.
"Hayat mücadelemi en iyi bilenlerden birisin. Yetmiş yaşına kadar çocuklarım yokluk görmesin diye çalışıp, çabaladım. Fabrikayı bu hale getirdim. Beş yıl önce oğluma ben yaşlandım. Sen gençsin. İşi de öğrendin. İcap ettiği zaman gelirim. Yardımcı olurum dedim ve fabrikayı da idaresini de oğluma bıraktım.”
"Oğlum ile birkaç gün önce konuşurken bana:
"Evine ben bakıyorum. İhtiyaçlarını ben karşılıyorum. Bir de elemanlarıma hiçbir hizmet buyurma. Onların maaşını ben veriyorum” Demez mi?
Beynimden vurulmuşa döndüm. Harcadığım bir ömrün boş olduğunu anladım. Bir insan için bundan daha büyük bir yıkım olabilir mi?” dedi.
Teselli etmek istedim. Ama ne diyeceğimi bilemedim. Bir müddet sessizlik oldu.
Sonra kendimce bir şeyler söylemenin kifayet etmeyeceğini, sözlerin en güzeli Kur'an ile nasihat etmenin daha tesirli olacağını düşündüm.
Dostuma "O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür! " Mealindeki İbrahim Suresi 34. Ayetini , "Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? " Mealindeki En'am Suresi 32. Ayetini ve "Kim Allah'a güzel (karşılık beklemeden) bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah'tır ve O'na döndürüleceksiniz.” Mealindeki Bakara Suresi 245. Ayetini hatırlattım.
"Haklısın! Allah'ın bize verdikleri nimetler yanında benim oğluma verdiklerim ne ki?
Her türlü nimeti veren Allah'a nankörlük ediyorum da, oğlumun nankörlüğüne takılıyorum.” Dedi.
Dostumun yüzü birden aydınlandı.
Hayatımıza uygulayınca Kur'an'ın bir şifa kaynağı olduğunu yaşayarak müşahede ettim.
Kucaklaşarak ayrıldık…
MUSİBETLER BİZİM ESERİMİZDİR
BİR DÜNYA DELİSİ: TRUMP
AİLE KURUMU TEHDİT ALTINDA
MEMUR VE EMEKLİ ZAMLARI ÜZERİNE…
PKK ÖCALAN’I TAKAR MI?
SURİYE’YE “OSMANLI YÖNETİM MODELİ” LAZIMDIR.
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
SURİYE’NİN YENİ DÜZENİ İÇİN TAVSİYELER
TÜRKİYE VE SMO SURİYE’DEKİ OYUNU BOZDU
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK