Hükümet Ve Cemaate ‘Uzlaşma Planı’ Teklifi

Malum ! Hükümet ile Cemaat arasındaki gerginlik 2011’den beri sürüyordu. Bu, 17 Aralık operasyonu ile gün yüzüne çıktı ve taraflar arasındaki gerginlik “savaşa”  dönüştü.

Bu savaşın nerede biteceğini, hangi sonuçlara yol açacağını kamuoyu da, taraflar da bilmiyor. Yani kavga, tarafların kontrolünden çıktı ve galibi belli olmayan bir kör dövüşü halini aldı.

Bu savaştan sadece Hükümet ve Cemaat zarar görmüyor. Asıl zarar gören milli menfaatlerimiz.

Müslümanları bölen, birbirine düşüren, Türkiye üzerinde kirli oyun oynayanlara karşı savaş verilmesi gerekirken birbirimizle savaşmak ne kadar da anlamsız.

 İnanıyorum ki; bu durumdan her iki tarafa gönül veren,  aklı selim sahibi, Milletimizi ve milli menfaatlerimizi düşünen herkes rahatsız. Ama, düşmanlarıın “kıs kıs” güldüğü, ellerini oğuşturup, “zevkten dört köşe” oldukları kesin.

Bu konuda elbette bir duruşum ve düşüncem var. Ama bu durumda taraf olmak değil, “yangına körükle gitmemek”, taraflara itidal, sükunet, ateşkes ve barış tavsiye etmek “aklı selim” sahibi olmanın gereğidir.

Hatta bununla yetinmeyip,  uzlaşma planı ortaya koymaya, bunu hayata geçirmeye çabalamak gereklidir.

 Taraflardan birine gönül vermek, bu göreve engel değildir. Aksine, görev “hariçten gazel okuyanlara” değil, tarafların “akil insanlarına” düşer. Ülke yararını düşünen, düşmanlarımızı sevindirmek istemeyen herkes buna katkı koymalıdır. Bu toz duman içinde “uzlaşmanın zor, hatta mümkün olmadığı” kanaatinin yaygın olduğunu biliyorum. 

Ama, SSCB’nin yıkıldığı, Komünizmin ve soğuk savaş döneminin bittiği, ezeli düşman doğu ile batı bloklarının uzlaştığı, Vatanımızı işgal eden Yunanlılarla barış yapıldığı, Kıbrıslı Rumlarla uzlaşma masasına oturulduğu dünyamızda;

Hükümet ile Cemaatin uzlaşması bu kadar mı zor veya imkansız?

Amca katilini affeden Rasulümüzü (SAV) önder kabul edenlerin bundan ders almaları gerekmez mi?

Cemaat, dinler arası diyalog başlatıp papa ile görüşürken, din kardeşleriyle diyalog kurmamasını, Hükümet herkesi  kucaklayacağını söylerken, uzlaşmaya soğuk bakmasını halka anlatamaz. Uzlaşmak medeniyettir.  Uzlaşmak  mecburiyettir.  Aksi halde taraflar, aldıkları öldürücü yaralarla –zamanla- silinip giderler.

 Allah’tan (CC) sevap umarak, hayata geçmesi için dua ederek taraflara “uzlaşma planı” teklif ediyorum.

1- Derhal ateşkes ilan edilmeli, her iki tarafa yakın basın ve yayın organları saldırılarını durdurmalıdır.

2- Hükümete ve Cemaate yakın akil insanlardan bir heyet  oluşturulmalı ve diyalog başlatılmalıdır.

3-Taraflar, taşra teşkilatlarının başlatılan ateşkes ve barış ortamına uygun tavır almalarını sağlamalıdır.

4-Akil insanlar heyeti, uzman akademisyenler nezaretinde uzlaşma şartlarını oluşturmalıdır.

5-Varılan uzlaşma kamuoyu ile paylaşılmalı, uygulanması için taraflar teşkilatlarını seferber etmelidir.

6-Taraflardan çok, Ülkenin zarar gördüğü, bunun büyük manevi  vebal  doğurduğu unutulmamalıdır.

7-Gülen yaptığı beddua için özür dilemeli, halkın bu özrü erdem olarak kabul edeceğini  bilmelidir.

8-Gülen, kadrolarına cemaatin amaçları için değil, milli irade için çalışmaları yönünde talimat vermelidir.

9-Yolsuzluk iddiaları sabit olmuş gibi yargısız infaza dönüştürülmemeli, yargı kararı beklenmelidir.

10-Hükümet yolsuzluk iddialarının üzerine kararlılıkla gitmeli, suçu sabit olanları ihraç etmelidir.

11-Uzlaşmanın  uygulanmasını  tarafsız bir komisyon denetlemeli, ihlal edenleri halka duyurmalıdır.

  Taraflara Mehmet Akif’in  “Girmeden bir millete tefrika (ayrılık) düşman giremez, Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” özlü ifadesini ve “Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin..” (Al-i İmran 103) ilahi emrini hatırlatıyor “uzlaşma planı” sunarak görevimi  ifaya çabalıyorum.

Uzlaşmak veya gerginliği sürdürmenin maddi-manevi  vebaline katlanmak tarafların yetkililerine ait.


Yazarın Diğer Yazıları