‘Hoşt’

Bir gün bir köye yabancı biri gelir.

Cübbeli, sarıklı, sakallı haliyle hemen fark edilir.

Durumu köyün ağasına haber verirler.

Her yabancı misafire kucak açmak Anadolu geleneğidir.

Ama bu yabancının kılığı, kıyafeti din adamı olduğunu göstermektedir.

Ağa konağına davet eder. Hal, hatır sorulduktan sonra sohbet koyulaşır.

Bir taraftan da yemekler hazırlanmaya, sofra kurulmaya başlar.

Ama misafir sohbet arasında "hoşt” demeye başlar.

Sebebi merak edilse de, edep gereği sormaya kimse cesaret edemez.

Ama misafirin "hoşt” demesi gittikçe sıklaşır.

Topluluktan birisi tüm cesaretini toplar ve "hocam deminden beri sürekli hoşt diyorsun. Nedeni nedir?” der.

Hoca kılıklı misafir, "bir köpek Kabe-i Muazzama'nın duvarına işemek istiyor. Onu kovalıyorum” der.

Bu arada evin hanımı bunu duyar. Kendince bir plan yapar.

Sofraya her tür ikram yanında, pilav üstü et konur herkesin tabağına.

Ama misafirin tabağında sadece pilav vardır.

Hoca, "herkesin pilavının üstünde et var da, benimkinde niye yok?” diye sorar.

Evin hanımı elinde kepçeyle gelir, hocanın tabağının altına kepçeyi daldırır. Et pilavın altındadır.

Evin hanımı elindeki kepçeyi hocanın kafasına geçirir.

Ulan sahtekar, "Kabe-i Muazzama'nın duvarına işemek isteyen köpeği görüyorsun da pilavın altına gizlediğim eti niye göremiyorsun?” der.

"De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez..." (Neml Suresi, 65)

"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin…” (Al-i İmran 103)

Kur'an ve Sünnet yerine tevatürlere, mistik hezeyanlara, menkıbelere inanarak nasıl aldatıldığımızın acılarını en ağır biçimde yaşamadık mı?

Bir Müslüman aynı yılan deliğinden iki defa sokulmaz.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları